...

...
Alptekin Şimşek

12 Ocak 2014 Pazar

Beyinsizliğe Karşı Elele




Milli gelir dağılımında kişi başına düşen para miktarı Dolar bazında sürekli artmakla birlikte; bu rakamın “ortalama” bir rakam olduğu gerçeğini unutmamalıyız. 13.000 ABD Doları civarında olduğu ileri sürülen bu rakam, ülkemizin çoğunluğunu oluşturan bir kesimi için 2.000 - 3.000 ABD Doları seviyesinde realize olurken, küçük bir azınlık için ise bu rakam 100 Milyon -1 Milyar ABD Doları mertebesine kadar ulaşmaktadır. Bu rakamlardan hareketle elbette 1 Milyar ABD Dolarına sahip insanları suçlayıcı bir tavır içinde olmayacağız. Ne de olsa, liberal ekonomi söz konusudur ve tabiatta da olduğu üzere, büyük balık küçük balığı yutar, durumu vardır.

“Doğada da böyle anasını satayım” gerçeğini unutmuş değiliz. Bununla birlikte, ilim insanlarının yapmış olduğu kimi araştırmaları da göz ardı edemeyiz. Nitekim 25 Şubat 2010 tarihli Nature Dergisinde yayınlanan bir fizyoloji çalışması, insan beyninin eşitsizliğe tepki verdiğini göstermiş bulunmaktadır. Yapılan çalışmaya göre, insan beyninin toplumsal değerlerle şekillendirilmeyen temel yapıları, kişinin kendisine odaklı değil, diğer insanların durumuna da tepki veriyor: Aynı iş için kendisi daha fazla para alırken, başkasının para almamasından hoşnutsuzluk duyuyor. (http://haber.sol.org.tr/bilim-teknoloji/beynimiz-esitsizlige-karsi-haberi-24733)

Eğer, durum gerçekten böyle ise –ki bilimcilerin bulgularının yanlış olduğunu sanmıyorum- ortada garip bir durum vardır. Beynimiz böyle çalışmakta ise, mevcut durumdaki gelir dağılımı eşitsizliğini anlamakta zorluk çekmeliyiz. Eşitsizliğe karşı tepki gösteren bir beynimiz söz konusu iken, Dünya hâlâ neden bu haldedir, bu sorunun cevabını vermek zorundayız...

Değerli okurların, bayram ve hafta sonu tatilini bu sorunun cevabını arayarak heba etmelerine gönlüm razı olmaz, o yüzden cevabı hemen burada vermeye çalışacağım.

Cevap verirken, hiç kuşkusuz gene bilimden yararlanacağız.

Sorunun cevabı şu ilmi paragrafta yatıyor olabilir, muhterem okurlar:

Ancak Neanderthaller atalarımız için en uygun cinsel partner olsalar da, tek değiller. Geçtiğimiz ay, Almanya Leipzig’deki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden araştırmacılar, Moğolistan’da 30 ila 50 bin yıl yaşındaki bir insansı kemiğinden elde ettikleri DNA örneğinin ne bir Neanderthale ne de insana ait olmadığını buldular. Kemiğin sahibinin ataları insanlarla ya da henüz bulunmamış bir başka eski insansıyla çiftleşmiş olabilirler.” (http://haber.sol.org.tr/bilim-teknoloji/atalarimiz-baska-turlerle-ciftlesmis-olabilir-haberi-27247)


Haberden de anlaşılacağı üzere, sorunsalımız ile ilgili güzel veri bulmuş durumdayız. Homo Sapiens tabir ettiğimiz türümüz, bundan binlerce yıl önce, ne Neanderthale, ne de insana ait olmayan bir tür ile öpüşmüş, koklaşmış olabilirmiş. Şimdi ben diyorum ki, çiftleşilen bu insansı türü, bizim beynimiz gibi bir beyine sahip değildi. Bu çiftleşmeden sonra, kimi ürünler homo sapiensin beyninin özelliklerini taşırken, kimisi de insansının beyninin özelliklerini taşıdı. Her iki türün özellikleri, nesilden nesile aktarıla aktarıla geldi; biri diğerine üstünlük sağlayıp, diğerini tamamen yok edemedi.




Atalarımızın, binlerce yıl önce gaflet veya abazanlık halinde başka türlere de sarkması, bugünün eşitsiz toplumu yarattı, diyerekten, çok mühim bir tez de dile getirebiliriz sevgili okurlar.

İlim sayesinde ortaya attığımız bu tezi, daha da genişletebiliriz. Bugün bile birçok sorunun kaynağında, uçkurundan başka bir şey düşünmeyen insanların hareketleri yok mudur?.. 

Yuvaların yıkılmasında, 70’lik dedelerin 18’lik çıtırlar peşinde koşarken toplum nezdinde rezil olmasında, Clinton’un şapşallığında uçkur konusunu göz ardı edebilir miyiz?..

Her halükarda, yine de, atalarımızın günahının daha büyük olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünküm, bugün için bir uçkur hadisesi en fazla birkaç ay manşetlerde kalabiliyorken; atalarımızın salaklığı sonucu ortaya çıkan "Eşitliksiz Toplum", hâlâ bütün canlılığıyla ayakta durup durmaktadır.

A Şimşek


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder