...

...
Alptekin Şimşek

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Gündeme dair...

"Barış" sözcüğünün albenisinden de faydalanarak, bir güzel barış süreçtirdik... 2002'den bu yana 12 koca yıl geçti ve sonuç ne oldu... 
Türkiye'nin doğu ve güneydoğusu daha mı aydın ve demokrat oldu, daha mı yobazlaştı? 
Kadın ve töre cinayetleri, daha mı arttı, daha mı azaldı?.. 
Çocuk gelinler boşandırılıp ailelerine iade edildi mi, edilmedi mi? 
Bölgenin elden çıkmasına ve Kürt Yahudisi Barzani'ye eklenmesine kaç milyon baloncuk kaldı?.. 

A. Şimşek / 23.7.2014 / İstanbul

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Gündeme dair...

Bazı sanatçı tayfasının tutumu, Aydınlar Dilekçesi davasındaki kimi sanatçılarınkine çok benzer. 1984 yılında bir kısım sanatçı, böyle bir dilekçeye imza atmış olmanın prestijinden faydalanacaklarını umarak, dilekçeyi imzalarlar. Ancak, DGM'lerde dava açılarak, devletin soğuk yüzü gösterilince, 'kooperatif dilekçesi sandım, imzaladım.' diyerek imzalarını inkâra yönelirler.

Gezi Parkı'nda da böyle oldu, bir kısım sanatçı, bu işin getirisi büyük olur, diyerekten kahraman pozlarında meydana daldılar. Ancak, karşılarında 12 Eylülcülere rahmet okutacak bir diktatör olduğunu anlamakta çok gecikmediler.

Y. Küçük kavramlaştırmasıyla bu tayfaya 'azap' diyoruz. Ganimetin büyüklüğü nedeniyle kaleye ilk saldıranlardır. Ancak, ilk direnişte büyük zayiat vererek kaçarlar. Kaçanları ellerinde palalar ile yeniçeriler beklemektedir...

Yaniiii, ganimete aldanma, iktidara yamanma...


A. Şimşek / 16.7.2014 / İstanbul

3 Temmuz 2014 Perşembe

Gündeme dair...

Terörize etmek... Saçma sapan yasak ve uygulamalarla, bin türlü kötü muamele ve aşağılamayla, muhatabına tüm barışçıl yöntemleri kapatma ve onu şiddete yöneltme hukuksuzluğudur.

Terörize etmek, olgunlaşmamış bir tepkiyi, daha olgunlaşmadan tepeleme işidir bir anlamda. 

Yakın tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. 

12 Eylül 1980'in darbe ve işkence uygulamaları Kürtleri terörize etti.
Onları dağa çıkmaya zorladı. Susurluk Dönemi, bu yönüyle 12 Eylül 1980'le aynı yere düşer. 

Tüm çabalara ve provokasyonlara rağmen terörize edilemeyenler de vardır. Aleviler bu gruba girer. Alevi Ayaklanması olarak itibarsızlaştırılmaya çalışılan geziciler de bu gruba girer.

A. Şimşek / 3.7.2014 / İstanbul

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Gündeme dair...

2 Temmuz 1993 katliamı; Eşref Bitlis, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Turgut Özal katliamları kadar net olmayan bir katliam örneğidir. Diğer tüm cinayetleri, işlevleriyle birlikte bir yere oturtmak mümkünken, bu katliam, farklı bir yerde durmaktadır.

İlk önce şu tespiti yapmak lazım; bu katliam Türkiye'nin genelinde ve çoğunluğunda aydın katliamı olarak algılanmadı, sokak aralarına yansıması, Alevi katliamı şeklinde oldu.

İkinci nokta ise şu, Başbağlar katliamı olmadan, Madımak katliamı açıklığa kavuşmuyor.

Madımak katliamının mesajı: Aleviler, devlete güvenmeyin, güvenirseniz katledilirsiniz.

Başbağlar katliamının mesajı: Aleviler, bize (PKK) güvenebilirsiniz. Biz, size sahip çıkıyoruz.

Bugün bakıldığında, Alevi kitleyi. PKK saflarına çekmek için tertiplenmiş bir eylem gibi görünmektedir. İşin içinde muhtemelen MİT ve MOSSAD vardır.

Sonuç olarak; Tansu Çiller ve Doğan Güreş liderliğinden yürütülen iç savaş (1992-1996), tamamen Kürt sorunu ile ilgilidir. 1996-2003 arasını bir fetret dönemi saymak mümkündür. ABD'nin Irak'ı işgaliyle birlikte, tüm parametreler değişmiştir. 2003'e kadar Türkiye'den ayrılmamayı bir politika bilen PKK, 2003'ten sonra, AKP'nin de katkılarıyla ufkunu genişletmiştir.

A. Şimşek / 2.7.2014 / İstanbul

Demişler ki...

Orta Çağ'a girişte dört tarih önemlidir.

Bir,1977 yılında "terörist" Menahem Begin, "Likud" Partisi adıyla, İsrael'de hükümete geldi. Şiddetin ve Yahudi şeriatın iktidarıdır.

İki, 1978 yılında, Papa İkinci Jean Paul dönemi başladı ve aydınlanmaya karşı savaş açtı. Katolizm'in Hıristiyan şeriatına döndüğü yıldır.

Üç, 1979 yılında İran'da İslam Cumhuriyeti kuruldu.

Dört, 1980 yılında, Türkiye'de Yahudi asıllı Amerikan stratej Wohlstetter'in doğrudan iştirakiyle, Kenan Evran başkanlığında, darbe yapıldı. Orgenaral Evren İbrani asıllıdır, Türkiye'de "İslam'ın Altın Çağı" denilen dönemi başlattı ve Turgut Sunalp ile, Likud benzeri bir parti kurmayı denedi, İç içedirler.

Akepe bir Likud'tur. Her ikisi de emekçi düşmanıdır. Aşırı Batı ve Amerikan yanlısıdırlar. Kendi şeriatlarını rehber alırlar. Hegemonya söz konusu olduğunda bir kalıbın iki tarafı olurlar; birisi eril ve diğeri dişildir. Birisi girer ve diğerine girilir. Bütün fark buradadır; girmek ya da girilmek, Shakespaere'in söylediği üzere, this is the question.

Adnan Menderes'in düşüşünün Ben-Gurion eli mahsulü olduğundan hiç kuşkum yoktur.

Hangi ahmak benim sabetayizme olumsuz baktığımı söylüyor, bu tür ahmaklarımızın azaldığını sevinerek söylebiliyorum. Sabetayistler olmasaydı, biz bu cumhuriyeti kuramazdık, diyen ben oldum. Bugün Sabetayistler, Türkiye'ye sadık olsalar, bu kadar sarsılmazdık, bu da benim ifademdir, büyük çoğunluğu ülkenin çıkarlarını gözetmiyorlar ve geriye kalanlar ise bu ülkeye, Türkiye'ye, eskisinden daha fazla bağlıdırlar.

(Yalçın Küçük)