...

...
Alptekin Şimşek

16 Aralık 2013 Pazartesi

Erkek Bağlamında AŞK





Kadınlar bağlamında aşkları yazdıktan sonra şimdi sıra erkek aşklarında doğal olarak!.. Bana kalsa, erkek aşklarını yazmak için daha 25 yıl beklerdim ama, kadın okuyucularımızın ısrarlı mektupları, bu randevuyu öne almama neden olmuş durumda. Güya ben kadınlara haksızlık etmişim. Erkeklere diyecek lafım yok muymuş, filan falan... Söyleyecek sözüm olmaz olur mu hiç!.. En iyi bildiğim birinci konuyu neden yazmaktan kaçınayım ki?.. Halep oradaysa, klavye de burada ve başlıyorum...

[Erkekler bağlamında aşkı, kadınlarınkinden farklı bir yöntemle, yaş gruplarını baz istasyonu alarak yazacağım. Bu yöntemin daha sağlıklı sonuçlar vereceğini düşünmekteyim. Neden derseniz, bildiğiniz gibi kadın bağlamında aşkları yazarken; sekse endeksli aşklar, romantik aşklar, mantıklı aşklar filan diyerek bir tasnif yapma yoluna gitmiş idim. Oysa erkeklerin tüm aşkları sekse endeksli olduğundan, böyle bir tasnif yapmanın imkanı yok... Şu andan itibaren bana kolay gelsin!..]

0-17 YAŞ GRUBU: En tehlikeli yaş grubudur. Genel olarak insanlar, bacak kadar çocuk, aşık mı olurmuş; diye düşündüklerinden; bu yaş grubu erkek veletler hiçbir engelle karşılaşmadan rahat rahat aşık olurlar. Tehlikesiz bir yaş grubu addedildiklerinden; diledikleri gibi hareket edebilirler. Özellikle bebeklik ve ergenlik (esasen daha doğar doğmaz ergenleşirler ama diledikleri gibi at oynatabilmek için, bunu belli etmezler) öncesinde, anneleriyle hamama gidebilirler ve misafir teyzelerin orasını burasını mıncıklayabilirler. Az önce belirttiğimiz gibi, aslında erkek velet, doğar doğmaz anasının memelerine yapışmak suretiyle, ne denli kuduruk bir yaratık olduğunu kanıtlar. En masum olduğunu düşündüğümüz bu ilk anlarında bile, süt ihtiyacını bahane ederek, memeleri cork cork emmek suretiyle, ilk tacizlerine başlar.

 Görüldüğü üzere ilk aşk, meme aşkıdır (meme kompleksi) ve bu aşkı, ölünceye dek çeşitli görünümler altında devam eder. Bütün erkeklerin ömürlerinin belirli bir döneminde Bayan İskir ve Pamela Anderson’a aşık olmaları bundan kaynaklanır.
Aşkla ilgili ilk yönelimleri; komşu kızları (komşunun kızı sendromu bir müddet sonra fırıncının kızı sendromuna dönüşür), komşu kızlarının anneleri, komşu kızlarının anneanneleri ve komşu ablalardır.

 İlkokuldan hemen öncesi diyebileceğimiz bu çağlarda, güya öğrenmeye çok meraklı bir bilim adamı edalarında, komşu kızlarına sürekli olarak: "Eteğinin altında ne var? Peki, donunun altında ne var? Tişörtünün altında ne var?" diye, erotik erotik sorular sorar. Komşu kızları genellikle, bu sorulara saf saf cevaplar verirler. Erkek veledimizin bu türden meraklı maceraları, umumiyetle, komşu kızının annesinin şaplağıyla sona erer. Eğer komşu kızının annesi olaya geç müdahale etmişse, soluğu Kadıköy Evlendirme Dairesinde alırlar.

Bu yaşlarda erkek çocuk babalarının, çocuklarına "Hadi oğlum Cevat, göster bakayım amcalara pipini" deyip, eve gelen misafirlerine şirinlik yapmaları ise; aslında daha çok, memleketin istikbaldeki gerçek ve sanal sapıkları ihtiyaçları içindir. İlginç olan şudur ki; erkek çocuk, pipisini genellikle o amcaya değil, amcanın kızına veya eşine göstermeye çalışır. Tabi misafir erkek, buna hafiften bozulur ve ikram edilen çaydan bir yudum bile almadan, evdeki cep telefonum çalıyor bahanesiyle orayı terk eder. Çocuğumuz da gösterdiğiyle kalır.

 Daha ileriki yaşlarda erkek çocuk, tamamen şartlı bir refleksle, babasının motive edici sözlerine de gerek kalmadan, önüne çıkan her kadına pipisini göstermeye çalışır.

6-7 yaşlarında okula yazdırılan erkek çocuğun, farklı bir ortamda, biraz kendine çeki düzen verileceği düşünülür. Gerçekten de, ilk birkaç hafta böyle gider. Çocuğumuz, çevresine adapte olmaya ve derslerine çalışmaya çalışır. İşler böyle yolunda giderken, bir gün öğretmen, ortada fol yok, yumurta yokken, kurbağa deneyi yapmaya karar verir. Karşı cinsi bir süredir unutmuş olan beyimizi, işte bu deney tetikler. Eline aldığı bir çakıyla, kurbağayı mıncık mıncık ederken, kurbağanın ayıp yerini görür (kurbağamız dişidir) ve artık şu soruyu sorması kaçınılmazdır: "Bundan, önümdeki sırada oturan Mehpare’de de var mıdır acaba?.."
 Son derece doğal bir biçimde, aynı soruyu Mehpare’ye de sorar. Yanıtını ise, karatahtada yaramazlık yapanlar listesinin uygun bir yerine ismi yazılarak alır. Fen öğretmeni Nilay Hanım, beyimizde gördüğü bu yanlış davranıştan ötürü, velisini okula çağırır ve durumu kısaca anlatır... Veli Baba, öğretmeni büyük bir dikkatle dinlerken, çaktırmadan onu süzmeye de devam eder ve şöyle der: "Öğretmen hanım, bu konuyu dışarıda yiyeceğimiz bir öğle yemeğinde (akşam yemeği de olur) konuşamaz mıyız?.." Bu yanıttan sonra Nilay Hanım, umutsuz bir vakayla karşı karşıya olduğunu anlar ve bu memleketi sapıklardan ben mi kurtaracağım ulan, edasıyla yemek teklifini kabul eder. Akabinde, küçük beyimizin ismini tahtaya yazan, Mehpare’yi ise, ispiyonculuk yaptığı gerekçesiyle bir güzel pataklar. Okul aşkı diyebileceğimiz bu dönemde, çocuğun aşkına babasının öğretmene olan aşkı eklenir ve katmerli aşk dediğimiz durum hasıl olur. Biz buna literatürde kısaca, "dişi bulunca aşık ol, abisi gelince kaç" prensibi diyoruz.

Okuldaki çocuğun aşkının en tipik özelliği, tamamen tepkisel oluşudur. Örneğimizdeki Cevat, bir kıza, onu çok beğendiği için değil, diğer erkeklerin gözdesi olduğu için aşık olur çoğu kere. Oysa, aynı sırada oturan ve ona meftun olan Serpil’in farkında bile değildir. Halbuki Serpil, O kızdan (Mehpare) daha güzel ve daha bir akıllıdır. Ne var ki, Mehpare, önlüğünün eteğini genellikle dizüstüne ayarladığından, Serpil kızımızın hiç şansı yoktur. Cevat, Serpil’in farkına umumiyetle, 30-40 yaş arası bir zaman aralığında varır (eşek kafa). Bu sefer de Serpil yedi yıllık evlidir, o ayrı mesele.


Cevatımız 17 yaşına bastığında, gözü hep 18’de olduğu için, geçen her gün kendisine 1000 uzay mili gibi gelir (bin uzay mili=49 yıl)... Cevat’ımız, her gün okul çıkışında, Karaköy genelevinin kapısının önünden geçmekte ve bir gün milli olacağı hayalleriyle, Türk Milli takımının maçlarını çok büyük bir dikkatle izlemektedir. Genelevin önünden geçerken o kadar derin iç çekmektedir ki; çevre esnafı bu acıya dayanamayıp, kendisine, idareten sarışın ve zenci modellerinden şişme kadınlar hediye etmektedir. Hemen o gece bu kadınları paralayan Cevat, bir kedi açlığında, ertesi gün yine, esnafın önünden geçerken yalanıp durmaktadır...

18- 29 YAŞ GRUBU: Cevatımız, 18’ine girdiğinin birinci saniyesinde soluğu genelevde alır (zaten kapıda bekliyordu, bir adım attı ve içeri girdi). Daha önce büyüklerinin öğrettiği akıllar ve verdiği taktikler sayesinde; hayatının önemli adımlarından birisini atmak için, bir hayat kadınıyla sıkı bir pazarlık yapar ve kadının kendisine verdiği daire numarasının yer aldığı kapının önünde 23. erkek olarak sıraya girer. Bu arada Cevat’ımız, bir süre sonra cereyan edecek hadise ile ilgili olarak çeşitli hayaller kurmaktadır. Gözünün önünden, resimlerine baktığı bütün porno dergilerle, izlediği tüm porno filmler geçmektedir. Allah ne verdiyse, bütün yöntemleri ve pozisyonları uygulayacak ve bana mısın demeyecektir. Sırada hayli geride olduğu için, hayli zamanın olduğunu düşünen Cevat, 17 dakika sonra sıranın kendisine geldiğini görünce şaşırmadan edemez. Aptal der, önceki adamlar için. İnsan hiç bunun keyfini uzun uzun çıkarmaz mı? diye de ilave eder. Kendisinin odada kalma süresi ise 57 saniye olarak kayıtlara geçmiştir. Dışarı kapağı attığında kafasında şu sorular uçuşmaktadır:
— O iş(!) olmuş muydu? — Olmuşsa kendisi bir zevk almış mıydı? — Olmuşsa kadın da olmuş muydu? — Kadını üstün erkeklik gücüyle mahvetmiş miydi? — Bu işi bundan sonra yapmasa da olur muydu? — 17.9 yıldır hazırlık yaptığına değmiş miydi? — Sahiden de kadına değmiş miydi? — Arkadaşlarına bu olay kaç saat sürmüş gibi anlatsaydı? — Şimdi hakkaten erkek mi olmuştu? — Şimdi erkek olmuşsa daha önce neydi? — Bunun için evlenilmeli miydi?
Kahramanımızın 30 yaşına kadar olan zamanı, dişi namına ne kadar mahlukat varsa onların peşinden koşarak geçer. Dişi sinek, dişi inek, dişi eşek, dişi priz, dişi göktaşı gibi... Kahramanımızın 30 yaşına kadar olan zamanı, aynı zamanda bir eş adayının da yoğun olarak arandığı bir dönemdir.

18- 29 yaş arası iki yönüyle dikkat çekicidir ve ikili bir amaç söz konusudur. Birincisi, mümkün olabilen en fazla sayıda karşı cinsle birlikte olmak ve ikincisi, ise helal süt emmiş bir kız bulup evlenmek. Gerçekten de çok anguttur kahramanımız, hem olanca gücüyle bütün helal sütleri harama çevirmeye çalışarak helal süt emmiş sayısını hızla düşürmekte, hem de helal süt emmiş hatun aramaktadır. Bunun ne yaman bir çelişki olduğunu kendisi de bilmekte ve şöyle düşünmektedir: Biliyorum bu bir çelişki ama, ne yapayım dürtülerim beni dürtüyor.
Bu dönemde o kadar hızlı bir biçimde sevgili değiştirmektedir ki; durumu papatya falına benzemektedir:
— Evleneceğim kadın bu! — Değil —Bu —Değil —Bu —Değil —Bu —Değil 30 yaşına bir gün kala ; BU demişse hemen evlenir. Ancak, DEĞİL rastlamışsa artık müzmin bir bekardır...

30- VE SONRASI YAŞ GRUBU: Kahramanımız artık evlenmiştir.


Evlilik hadisesi gerçekten de akıl almaz değişikliklere yol açar erkekte. Bir kere, "annem, kız kardeşim ve diğer kadınlar" ayırımı, yerini "annem, kız kardeşim, karım ve diğer kadınlar" ayırımına bırakmıştır. Buradaki anne, kız kardeş ve eş üçlüsü, Hıristiyanlıktaki Kutsal Üçleme ile paralellik gösterir. Karı'nın da kutsal kategorisine girmesi, pratikte şu sonuçları verir:

Örneğin, evlenene kadar, kadınlarda olması hoşuna giden mini etek 'karı' olan kadın için artık yasaktır. Bunun gibi, makyaj, dekolte giyim, 'şuh' kahkahalar, kent içinde yalnız gezmek, kalabalık gezmek ve her türlü gezmek, eski arkadaşlarıyla irtibatını sürdürmek yasaktır. Kadının aksi yöndeki itirazları kahramanımızın şu sözcükleriyle karşılanır:
"Erkek milletini bilmezmiş gibi konuşma Ayla!"
"Ben sana güveniyorum, ama erkeklere güvenmiyorum. Onlar ne hırttır sen bilmezsin. Ne hayvandır onlar, anlatsam kitaplar yetmez! Fırsatçılık, üç kağıtçılık hep bu erkeklerde!"
Ayla, bunları dinlerken, ister istemez aklına şu soru çengeli takılır:
"Hımmm... Bütün erkekler kötü. Ama Cevat iyi. Öyleyse Cevat erkek değil. Peki, Cevat ne?.. Dur bakayım, yoksa Cevat homoseksüel ya da travesti filan gibi bir şey mi?.. Gördün mü sen şimdi başıma geleni... Tuh tuh... Ah benim talihsiz başım, onca yıl koca diye bekle, bula bula bir eşcinsel bul..."
Tam bu sırada Cevat pirelenir:
"Karıcığım, ne düşünüyorsun öyle, yüzünün rengi değişti birden bire?"
"Cevat, sen eşcinsel misin hayatım?"
"O ne biçim söz kız, dün geceyi ne çabuk unuttun, eşcinsele benzer bir yanım mı vardı, hem nereden çıktı bu soru?"
"Aman boş ver, kendi kendime kuruntu yapıyorum işte."
Bu ve benzer diyaloglar evlilik boyunca sık sık tekrarlanır ve zaman içinde öyle anlaşılmaz haller almaya başlar ki, sonunda boşanırlar.
Neyse, Cevat'ın bütün erkekler hakkındaki nutkundan sonra neler oluyor ona bakalım...

Cevat, nutkunu atar ve sokağa çıkar.
Apartmandan çıkarken, içeri girmekte olan üst kattaki komşuları Arif Bey'in mini etekli karısının bacaklarını süzmeden edemez. İçinden şöyle düşünür: "Bu karı bende olacak, üf be yeme de yanında yat..." Şekilde görüldüğü gibi, Cevat, kapıdan çıkar çıkmaz 'bütün erkekler' kategorisine dahil olur.

 A. Şimşek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder