...

...
Alptekin Şimşek

2 Mart 2014 Pazar

Sürüler Dünyasında Demokrasi

Bu düzen, sürüler üzerine kuruludur.

Eylülist darbeden sonra Türkiye'nin sürekli kampanyalarla yönetilmesi bir tesadüf sayılmamalıdır. Rejim, kendisini ancak, kampanyalarla sürdürebiliyor; bir halterci küçük Naim'in gelişi bir Bulgaristan'dan küçük kız Aysel'in çıkışı, bir takımın Avrupa'ya gidişi, bir savaş herşey ama herşey Türkiye'de bir kampanya konusu oluyor ve her kampanya sonunda milyonlarca sürü sokakları dolduruyor. Bu kampanyalar, çobanların, "ho ho" işaretleridir; insanlar, tıpkı sürüler gibi birinden diğerine nedeni ve mantığı unutulan kampanyalarla harekete getiriliyorlar. insanlar, sürüler örneği, bir kampanya bitince diğerini bekler oluyorlar.

Basın, Türkiye'de televizyondan çok daha fazla insanları sürüleştirmenin aracıdır.

Basın, insanlarını sürüleştirirken kendisi sürüleşiyor. Parantezi kapatıyorum; sürü olmak, kimliğini yitirmek ve kültürsüz olmak anlamına geliyor. Dolayısıyla bu düzen, kişiliksizliği, kültürsüzlüğü, zorunlu olarak yaymak zorunda kalıyor; eylülist darbe ile Türkiye'ye kakılan rejim, kültürün ve kimliğin düşmanı olarak ortaya çıkıyor.

Kişiliğe, kimliğe ve kültüre inmesi açısından darbe süreklidir. Dünyanın her yanında kişiliksizleştirme, kimliksizleştirme ve kültürsüzleştirme mekanizmaları işliyor; dünyanın her yerinde insanlar, kendi dilleriyle Amerikanca konuşuyorlar. Hepsi Amerikanca, "Aman Tanrım" diyorlar "Korkarım" diyorlar, "Üzgünüm" diyorlar, "Ciddi misin" diye soruyorlar; hepsi bir Amerikan kalıbından çıkmış bilyalara benzeşiyorlar. Hepsi co-ca-cola açıp, Mac Donalds yiyorlar; bunlar sürüdürler.

Bu düzende insan, tıpkı Ortaçağ'dan çıkarken olduğu gibi, kimliğini aramak zorundadır. Bu düzende insan olmak, kimliğini aramak sorunuyla özdeşleşmektedir; bu düzende insan olmak, kültürünü bulup geliştirmek anlamına geliyor. Çünkü, kültür, yaşamın grameri türündendir; gramersiz yaşamayı anlayamıyorum.

Böyle düşündüğüm için, "Kürtler Üzerine Tezler" çalışmamı geliştirirken, Kürtleri kimliklerini arayan insanlar olarak tanımladım; baskı altında oldukları için kimliklerini en çok Kürtlerin aramalarını doğal karşılamak gerektiğini düşünüyorum. Tarihsel nedenler kadar, düzenin sürüleştirme sürecine tepkiyi de yaşıyorlar.

Bir paradoksu yaşadığımızı bilmemiz gerekiyor; insanoğlu, hep kimlik peşindedir. Sosyalizm, insanoğlunun erişebileceği en yüce kimliktir; fakat bu son zamanlarda, üstelik ilk kurucularının eliyle, kurulmuş olanlar çökertiliyor. Kurulu sosyalizmin çöküşü, insanlığın bir kimliğinden kuşkuya düşmesini anlatıyor. Diğer yandan tekelsi düzen artık kimlikleri buldozer türünden ezmeyi, egemenliğinin tek mekanizması haline getirmek zorunluğunu duyuyor.

Bütün bunlar içinde insanoğlu kimlik arayışını azaltmıyor ve arttırıyor; ulusçuluğun ve dinciliğin yeniden canlanması, ancak, kimliğe karşı bu saldırı üzerine, insanlığın bitmez tükenmez arayışının bu kanalları bulması olarak açıklanabiliyor.

Yalçın Küçük – Emperyalist Türkiye – Başak Yayınları, 1992

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder