...

...
Alptekin Şimşek

5 Aralık 2013 Perşembe

“Ş” ve “K” den Yola Çıkarak...



 Alfabemizin bu iki harfini ben, en büyüleyici sözcüklerimizin mimarı olarak görüyorum bir süredir... Tabiri caiz ise, bir çok güzelliğe “yardım ve yataklık” ediyorlar. Bunu yaparken kuşkusuz, sesli harflerden de yardım alıyorlar ama sessiz harflere kolay kolay tenezzül etmiyorlar.

En bilineni sanırım "Aşk’tır. Başkaları da var tabi fakat, birlikte ürettikleri en güzel sözcükmüş gibi geliyor bana. Yalnız burada bir parantez açmalıyım, çünkü felsefeci Ahmet İnam’ın haklı bir uyarısı var:
“Çağımızda ‘aşk’ adıyla yaşanan aşk değil. Buna ben “şk’ diyorum. Şimdilerde yaşanan aşka. Şk. Bir harf eksiğiyle aşktır. Eksiktir, anlamsızdır(yitik anlamlıdır), özürlüdür. Şk. Magazin basında, televizyonda, entel barlarda, üniversite kantinlerinde, köşe yazarlarının, şairlerin, öykücülerin, sözde bilim adamlarının, psikologların, felsefecilerin kalemlerinde "aşk"a dönüşemiyor...”(1)



Bu uyarıya kulak verip, aşk hakkındaki düşüncelerimizi şöyle bir gözden geçirdikten sonra, sıra "Işık" sözcüğüne gelebilir artık. “Cisimleri görmemize, renkleri ayırt etmemize yol açan fiziksel erke, ziya denilerek çok kuru bir şekilde tanımlansa da "Işık", hayatlarımızın en değerli unsuru olmaya devam ediyor. Sabahları uyandığımızda, penceremizden karabulutların kasvetli gölgesi yerine, pırıl pırıl bir güneşin gönderdiği ışıkların sıcaklığı girdiğinde, aldığımız hazzı, bize başka ne sağlayabilir? Işıkla gözlerimin salt bu neşeli buluşmasından dolayı, yıllar önce Sovyetlerin, uzaya çeşitli çaplarda aynalar koyarak, gecelerimizi gündüze cevirme projesi karşısında öylesine heyecanlanmıştım ki... Bu projeyi tam da unutmuşken, aynı deneylerin Ruslar tarafından da tekrarlandığını okuyunca bir dergiden, eski umutlarım tazelendi yeniden...



Sonra “Şık” var, es geçmememiz gereken. Modaya uygun ve ince demekmiş anlamı. Kimimiz, yatağımızda bile şıklıktan vazgeçmeyiz. Kimimiz için şıklık, sadece belirli mekan ve ortamlarda sergilenmelidir. Kimiyse, hiçbir mekanda ve hiçbir zamanda şıklıkla barışık değildir. Birbirinden farklı bu üç tutumu kınamıyorum, eleştirmiyorum; insanlar nasıl mutlu oluyorlarsa öyle davranmalılar ama, söz konusu olan giyim-kuşam değil de, davranışlar olunca, her zaman "Şık" olunmalıdır, diyorum...



Şıkın başka bir anlamı daha var; seçilebilecek yol denebilir. Hani, sınavların şık’lı soruları gibi... Ne gariptir hayat, bazen şıkların bolluğundan, bazen de kıtlığından, en doğru şıkkı seçemeyiz çoğu kere.
Şık deyince aklıma hemen eşik de geliyor ş ve k’nin yardım ve yataklık ettikleri... "Eşik" sözcüğünü şık sözcüğüyle anımsamam, bir rastlantı değil elbette. Çünkü, eşik de iki seçeneği birbirinden ayırır; ince ya da kalın bir çizgiyle... Bir taraf aktır ve bir taraf kara; bir taraf soğuktur ve bir taraf sıcak; bir taraf doğrudur ve bir taraf yanlış... Her zaman eşikte kalmamız mümkün olamaz, çünkü eşik ince ve üzerinde durulması çok güç bir yerdir... Eninde sonunda, adımımızı bir yana atarız ve işte o zaman şıklardan birini seçmiş oluruz; sizce de öyle değil mi?...


Ş ve k deyince aşkı anlatıp da, "Aşık"ı es geçebilir miyiz?..  Aşık, belli, aşka düşen demek. Oysa, tamamen bizim coğrafyamıza özgü belki, bir de saz çalıp, türkü söyleyenlere diyoruz "Aşık" diye... Aşık Mahsuni, Aşık Ali İzzet, Aşık Veysel sadece birkaçı bu tükenmeyen pınarımızın... Sonra, ne zamandır anlatıla gelen aşk hikayelerinin aşıkları var, her zaman masallarımızda... Aşık Garip, Mecnun, Ferhat, Kerem... Bunları okuduk da, biliriz ki, aslında kolay iş değildir "Aşk"... İnat gerek, sabır gerek, mücadele gerek, fedakarlık gerek, özlemek gerek, beklemek gerek... Tekrar kulak verelim Ahmet İnan’a: “... ‘tavlanan’, ‘ayarlanan’, ‘götürülen’, ‘yatağa atılan’ sevgililerle yaşanmaz...”(2)


"Ş" ve "K" deyince, akla doğal olarak "Eşek" de geliyor. Anımsattığı inatçı, aptal bir hayvan olsa da, eşek gözlü olmayı kim istemez, sormaz mıyım şimdi size?.. Eşek eşektir diyorsanız gene de, derim ki size; aşktan, ışıktan ve eşikten anlamayan eşek olsun  bundan böyle...
Perdeyi kapatma vakti geldi ama "Şok"a bir kulp takamayacağım sanırım... İyisi mi siz, haberin, maçın, aşkın, sevginin, golün, hastalığın "Şok" lusundan uzak durun...


A. Şimşek



(1) Bilim ve Ütopya/sayı 49, sayfa 12.
(2) Bilim ve Ütopya/sayı 49, sayfa 12.





1 yorum: