GDO’sunu aldığım (bkz. Gadasını aldığım) değerli okurlar ! Konumuz; genetiği değiştirilmiş organizmalar ve bu organizmaların, toplumsal hayatımıza etkileri.
Organizmaların genetiklerini
değiştiren metabolizmaların en büyük başarısı, değiştirme işleminin sadece
gıdalarla sınırlı olduğu yönünde yanlış bir algıya yol açmalarıdır. Toplumu
asıl tehdit eden de işte farkındalıksızlıktır.
Sayın Yalçın Küçük, zamanında
isabetle tespit etmiştir ve biz burada tekrar etmiş olalım. Yaşadığımız dünya
çelişkiler üzerine kuruludur ve sistem, bu çelişkileri ortadan kaldırmak
yerine, çelişkileri algılayan akıl üzerinde çalışmaktadır. Türkiye’de bu süreç,
12 Eylül ile birlikte başlamış ve günümüze kadar da başarıyla uygulana
gelmiştir.
İnsan aklı, çelişkileri
algılayamayınca, ortada bir sorun kalmamaktadır. 100 kişiden beşinin algılaması
ise, rotada bir değişikliğe yol açmamaktadır.
Yazımızın konusu, çelişkiler ve
algılar üzerine uzunca bir nutuk çekmek değil. Amacım, genetiği değiştirilmiş
organizmaların yalnızca gıdalarla sınırlı olmadığını örneklerle göstermektir.
Genetiği Değiştirilmiş Aşk-ı
Memnu:
Genetiği değiştirilmemiş Aşk-ı
Memnu’da birbiriyle sevişmesi gereken karakterler var ise, bunlar içlerinden
geldiği gibi sevişebilmektedir. Genetiği değiştirilmiş Aşk-ı Memnu'da ise,
akıllara ziyan bir yastık tartışması yapılması gerekmekte; birinin diğerine
değdirip değdirmediği hususu Türk halkını ziyadesiyle ilgilendirmektedir.
Genetiği Değiştirilmiş Liberal:
Liberalin genetiği
değiştirilmemiş halinde ekonomik bakımdan olsun, siyasi bakımdan olsun,
toplumsal bakımdan olsun bir özgürlük söylemi, hürriyet aşkı filan vardır.
Bunların genetiğiyle oynayanlar, hiç şüphesiz en mükemmel özgürlükçü bireye
ulaşmayı hedefliyorlardı. Ne yazık ki, bu genetik müdahale esnasında Euro ve
iktidar sarhoşluğu’nun dozu fazla kaçınca ortaya “genetiği değiştirilmiş
faşist” türü çıkmıştır. Genetik müdahaleyle ortaya çıkan bu yeni tür adeta
“genetiğiyle hiç oynanmamış normal faşist” lezzetindedir.
Genetiği Değiştirilmiş Baykal:
Ne kadar müdahale edilirse
edilsin, genetik yapısı bozulamayan ender organizmalardan biridir Baykal. “Muhalefet Çin’de bile olsa gidip yapınız”
ilkesine sadık kalırcasına, ‘ana muhalefet’ olmayı hayatının temel hedefi
olarak seçmiş, ender bir politikacıdır kendisi. Genetiğiyle ilgili hiçbir kaygı
duymadan, gönül rahatlığı içinde tüketebilirsiniz. Siz tüketmeseniz de, o
kendisini tüketecektir zaten. (Nitekim tüketmiştir de)
Genetiği Değiştirilmiş Tayyip
Erdoğan:
Genetiğine müdahale edilmemiş
Erdoğan, bir tarihte “Camiler kışlamız, kubbeler miğferimiz, minareler
süngümüz...” filan derken; genetiği değiştirildikten sonra, camileri ve
minareleri yerle bir eden ABD ve İsrail aleyhinde tek bir kelam etmeyecektir.
Ancak ediyormuş gibi gözükecek böylece de genetiğinin değiştirilmiş olduğunu
kolayca kamufle edecektir. Genetiğine dokunulmamış Tayyip Erdoğan başbakanlıkla
yetinebilen bir politikacıyken, genetiği değiştirilmiş Erdoğan, hem
başbakanlık, hem cumhurbaşkanlığı, hem de yasama ve yargı organı olarak görev
yapabileceği inancındadır.
Genetiği Değiştirilmiş Basın:
Bir tarihte kendisine 4. Kuvvet
denmiş, ardı ardına yayınladığı haber ve dosyalarla önemli bir güç olmuş,
iktidarları sarsmış basın’a 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren çeşitli
aralıklarla ve ağır dozlarda genetik müdahalelerde bulunulmuştur. Bu
müdahaleler arzulanan amacı gerçekleştirmiş ve günümüz basını iktidarın yanında
safını belirlemiştir. 5N 1K kuralı genetik müdahaleyle şu hala gelmiştir:
Ne için hükümete laf söyletelim?
Neden azıcık da biz para kazanmayalım?
Nasıl oluyor da asker, siyasete
karışıyor lan?
Nerede bir arıza varsa, hükümet
üzerine kararlılıkla gitmiyor mu ki?
Ne zaman aç kaldınız, susuz kaldınız?
Kim açılımı desteklemezse şöyle
böyle olsun mu?
Kısaca özetleyecek olursak
değerli okurlar; siz siz olun genetiği değiştirilmiş her türden ve her cinsten
organizmaya karşı hazırlıklı olun. Bizans’ta oyun çok...
A. Şimşek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder