Yazımızın
başlığı olan “40
Saniye”
konusuna girmeden önce, bazı önemli şahsiyetlerin yakın zaman
önce etmiş olduğu birkaç cümleyi şöyle bir hatırlayalım:
- İddiasını
ispatlayamayan... Oraya üç tane nokta koyuyorum...
- Ben
üç nokta için yakasını uygun gördüm. Ama o uygun görüyorsa,
oradan alıp başka bir yerine koysun
- Terbiyesiz!..
- Doğalgaz
anlaşmalarıyla ilgili bilgi notunu kitapçık halinde yarın
hepinizin kutularına koyacağız.
- İsterseniz
elinize verelim; arzu ederseniz elinize veririm.
- Lan,
terbiyesiz. Ananı al da git buradan.
- Niye
yok, olur mu öyle şey ya? Şimdi küfür ettireceksiniz bana...
- Alçak
- Şerefsiz
- Müfteri,
utanmaz
- Ar
damarı çatlamış
- Bu
laflarım az bile!
- Cibilliyetsiz
Hafızamızı
kısaca tazeledikten sonra, 40 saniye meselesine dönebiliriz.
İngiltere'de Keele Üniversitesi'nde bir araştırma yapılmış ve
elini buzun içinde tutarken küfredenlerin, küfretmeyenlerden 40
saniye daha fazla ellerini buzun içinde tutabildiği gözlemlenmiş.
Araştırma sonucuna göre; acı veren bir olayla karşılaşan
kimse, küfrettiği takdirde acısı daha da hafifliyormuş.
Yukarıda
aktardığımız küfürleri sarfeden mühim şahsiyetlerin, hangi
acılarını hafifletmek için küfürleri sıraladığını
bilemiyoruz, ancak canlı ya da cansız her türlü mahluka
küfredebilen yurdumuz insanının durumunun ayrıca ele alınması
gerekmektedir.
Araştırmaya
başkanlık eden Dr. Richard Stephens, kadınların doğum esnasında
küfretmelerini, araştırmasını destekleyici bir örnek olarak
gösteriyor. Araştırmanın sonuçlarına ve verdiği örneğe
itiraz etmek gibi bir niyetim yok, ama millet olarak futbol
maçlarında hakemlere, seçim sonrasında sandık sonuçlarına vs
küfür etmemizin, acımızın hafifletilmesiyle ne ilgisi var, bunu
açığa çıkarmak zorundayız.
Benim
geliştirdiğim teoriye göre, Türkler yüzyıllar boyunca o kadar
acı çekmiştir ki, artık sadece acı çekerken değil, acının
üstüne doğru geldiğini anlayınca da küfretme ihtiyacı
duymaktadır. Örneğin, sandıktan çıkan sonucu beğenmeyen bir
Türk, makul bir süre sonra, bu sonucun kendisine zam, işsizlik,
yaz tatilini rüyasında görmek gibi sonuçlarla döneceğini
hisseder ve hissetmeye başladığı andan itibaren dümdüz gitmeye
başlar. Bir İngilizin yalnızca acı çekerken küfrediyor olması,
onun, aynı acı çukuruna bir daha düşmeyeceğinden emin
olmasından ileri gelir. Batı toplumunda, döne döne acı çekmek
gibi bir durum söz konusu değildir.
Bir
Türk için ise, durum bu kadar basit değildir, 500 yıl önce
ataları tarafından çekilmiş bir acıyı bile defalarca çekebilir,
çekerken bunun son olmayacağından da emindir.
Benim
yaptığım bir araştırmaya göre; bir İngiliz hayatı boyunca
ortalama 30 kere küfretmektedir. Bir Türk ise, daha 2 yaşındayken
bile küfür sayısını 2000’e tamamlamış durumdadır.
Konuyu
toparlayacak olursak, her Türk, hayatının sonuna kadar acılara
abone olduğunu bilir. Bu nedenle, bir yandan beşikten mezara kadar
ilim tedris ederken, diğer yandan da tepesini attıranların eşik
ve beşikleriyle yakın temas kurar. Ortalama bir Türk’ün kurduğu
standart cümlenin yapısı şöyledir:
Özne
+ tümleç + mınakoyim
Çektiğimiz
acılar nihayete erene kadar, küfürlerinizi eksik etmeyin değerli
okurlar. Bir Kızılderili manitusunun da buyurduğu gibi: Bir küfrün
nesi var 70 milyon küfrün sesi var...
A. Şimşek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder