Ayrılmanın
hukuksal boyutuna, akıl hastalığı ile devam ediyoruz. Önce,
maddemize bir göz atalım:
Madde
165 - Eşlerden biri akıl
hastası olup da bu yüzden
ortak hayat diğer eş için
çekilmez hale gelirse,
hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi
sağlık kurulu raporuyla
tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.
Maddemizin
açıklamasına geçmeden önce, bir ikazda bulunmayı ihmal
etmeyelim:
Siz
siz olun, henüz sözlü veya nişanlıyken ayrılmanın bir yolunu
bulun. Evlendikten sonra ayrılmak, deveye hendek atlatmaktan beter
bir durumdur. Nikâh memuru sizi evlendirirken, “Evladım
aklınız başınızda mı?” veya
“Ortak hayatı birlikte
sürdürecek kapasiteniz var mı?”
diye asla sormaz. Ancak, boşanmaya kalktığınızda, “hâkim
bey”e
ortak hayatınızın çekilmez
hale geldiğini kanıtlamanız gerekmektedir.
Akıl
hastalığı nedeniyle boşanmak, o kadar kolay bir iş değil.
Evvela eşlerden birisi akıl hastası olacak, ikinci olarak
hastalığın geçmesinin mümkün olmadığı resmî sağlık kurulu
raporuyla tespit edilecek ve tüm bunların üstüne akıl hastalığı,
diğer eş için ortak hayatı çekilmez hale getirecek... Biz bu
duruma, tıp dilinde kısaca “ölme
eşşeğim ölme” diyoruz.
“Bu
memlekette yaşayıp da, akıl sağlığını korumak mümkün mü?”
şeklinde düşünebilirsiniz, ancak bu düşünceniz mahkemeyi zerre
kadar ilgilendirmez. Boşanmak için başvuracağınız mahkeme, akıl
hastası olup olmadığınızın tespiti için sizi Adli Tıp
Kurumu’na yollayıverir ve bu kurum tarafından verilecek olan
rapor, kaderinizin rotasını çizer veya duruma göre çiziktirir.
“Adli
Tıp, akıl hastalığım konusunda rapor verir ve ben de güzel
güzel boşanırım”
şeklindeki bir düşünce, sizi düşünce suçlusu yapmaz ama
saftorik olduğunuz konusunda hoyratça bir ipucu verir. Adli Tıp
Kurumu’na sevk edildiğinizde kendinize sormanız gereken asıl
soru şudur: “Üleeen, akıl
sağlığı yerindedir, diye rapor verirlerse halim nic’olur?”
Bu sefer güzel sordunuz Allah için. Bırakın akıllı olduğunuza
dair raporu, Einstein’ın zekasına denk bir zekanız olduğuna
dair bir rapor da çıkabilir. Böyle bir rapor çıktığında ise
sittinsene boşanamazsınız.
Diyelim
ki, demek de öyle zor ki, ilgili kurumun sizin için “akıl
hastasıdır” şeklinde rapor verip, bu hastalığın geçmeyeceğine
dair de birkaç güzel paragraf ilave ettiğini kabul edelim. İyi
güzel de, ya eşiniz boşanma davası açmazsa!.. Öyle ya, akıl
hastalığınız eşinizi hiç rahatsız etmeyebilir.
Eşinizin
boşanma davası açma ihtimalini severek boşanmanız mümkün
değildir. Bu yüzden, dikkatli bir plana ihtiyacınız vardır. Bu
plan ise, iki aşamalı olmak zorundadır:
1- Eşinizin akıl
sağlığını bozmak
2- Boşanma davası açmak
Bir
eşin akıl sağlığını bozmak, çok kolay bir iş olmamakla
birlikte, olmayacak bir iş de değildir. Eşinizin kadın veya erkek
olmasına göre; farklı yöntemler izlemek gerekecektir. Neymiş bunlar görelim;
Eşin
Akıl Sağlığını Bozmak...
“Akıl
Hastalığı” nedeniyle
boşanabilmek için, eşimizin akıl sağlığını bozmamız ve
peşinden boşanma davası açmamız gerektiğini belirtmiştik.
Bazı
durumlarda, eşinizin akıl sağlığını bozmanız gerekmez, çünkü
zaten bozuktur. Akıl hastalıkları konusundaki bilgi
yetersizliğiniz, sizin bu durumu teşhis etmenizi engeller. Örneğin,
sevgili eşiniz, cep telefonundan size sürekli kısa mesaj gönderen
birisi olabilir. Siz, bu mesajları okuyup siliyor olabilirsiniz,
ilgiyle okuyup saklıyor olabilirsiniz veya okumadan siliyor
olabilirsiniz. Tüm bunların hiçbir önemi yok. Önemli olan
eşinizin size sürekli olarak sms göndermesidir. Neden mi, işte
şundan:
“ABD’li
psikiyatr Doktor Jerald Block, “American Journal of Psychiatry”
adı dergide yayımlanan makalesinde, e-posta ve cep telefonundan
kısa mesaj göndermenin
bir bağımlılık haline gelebildiğini
ve bu bağımlılığın bir akıl
hastalığı türü olarak
değerlendirilebileceğini yazdı.”
Eşiniz,
sık sık sms gönderen biri olmayabilir. Bu yüzden, size sms
göndermesi konusunda kendisini teşvik etmeyi ihmal etmeyiniz. Kısa
mesaj gönderme konusunda telkinde bulunurken, yukarıdaki haberden
elbette hiçbir şekilde söz etmeyiniz. Size gönderilen sms’lere
de cevap vermemeyi tercih ediniz. Birkaç ay bu şekilde
sms’lendikten sonra, mesaj kayıtlarıyla birlikte boşanmak için
ilgili mahkemeye başvurunuz.
Ayrılma
kararımızın başarısını, eşimizin sms manyağı olma
ihtimaline bağlamak, hiç kuşkusuz “Kürt Açılımı” yapıp,
içini başkalarının doldurmasını beklemeye benzer. İyi bir
ayrılıkçı, kutunun içindeki Schrödinger'in kedisinin,
mekanizmayı harekete geçirip geçirmediğini tahmin etmeye
çalışarak ömrünü geçirmez. Bütün olumsuz olasılıkları
bertaraf eder ve geriye yalnızca hoşuna gidecek olasılığı
bırakır (Nihayet Schrödinger'in Kedisi’ni yazımın bir yerine
sokuşturup, entel köşe yazarları kervanına katıldım, ölsem de
gam yemem artık).
Hazır
Schrödinger'in Kedisi'nden laf açılmışken; erkek okurlarımız,
romantik bir akşam yemeğinde, 1 saat kadar bu kediden
bahsederlerse, eşlerinin vidalarından en az bir tanesini başarıyla
yerinden oynatmış olurlar.
Kadın
ayrılıkçılarımız için de güzel bir taktiğimiz var. Ereksiyon
sorununu çözdüğünü iddia eden ne kadar web sitesi varsa, tümünü
kocanıza forward edin. 1 haftalık bir forward kürü, kocanızın
önce aşağılık kompleksine kapılmasına, sonrasında ise
intihara meyilli bir ruh haline neden olur.
En
ağır akıl hastalıklarından bir tanesi şizofrenidir, değerli
okurlar. Bu hastalıklardan muzdarip olan kişilerde gerçeklikten
kopma, kişilik bölünmesi, halüsinasyon ve illüzyon görme gibi
belirtiler gözlemlenir.
Türkiye
ikliminde yetişmiş bir kadın; mutfakta aşçı, sokakta
hanımefendi ve yatakta fahişe olması gerektiğine ilişkin güçlü
bir inancı benimser. Bu inanç, ona şizofreni teşhisi koymamızda
büyük bir kolaylık sağlar. Sokakta başka, mutfakta başka olan
bir kadının kişiliğinin bölündüğünü rahatlıkla
kanıtlayabiliriz.
Halüsinasyon
ve illüzyon görme arızası, çoğunlukla erkek cinsinde karşımıza
çıkar. Ofsaytları gol, faulleri penaltı olarak görmek ve
benimsemek, tamamen erkeklere özgü bir illüzyondur. Kadınların,
kocalarına “ofsayt nedir?”, “penaltı kime denir?” gibi
ahretlik sorular sorması, bir erkeği kestirmeden akıl hastası
etmenin yollarından birisidir.
Değerli
okurlar, bu yazı birkaç kilometre uzatmak mümkün, ancak fazlasına
lüzum yok. Yazının anafikri anlaşılmıştır sanıyorum. Türk
Medeni Kanunu’nun nikah memuruna verdiği yetkinin lanetinden
kurtulmak için, yine Türk Medeni Kanunu’ndan yararlanıyor ve
eşimizin akıl hastalığını bir güzel teşhis ettikten sonra,
hiç çekinmeden boşanma davamızı açıp gereğini yapıyoruz.
Daha bitmedi, devam edecek...
Ayrı
kalın...
A. Şimşek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder