...

...
Alptekin Şimşek

31 Ocak 2014 Cuma

Modern Beddualar

Milli Folklor Dergisi - Sayı:79
Aşağıdaki bedduları, yaklaşık olarak 1997-2000 arası bir tarihte yazmıştım. Nette  çok yayıldı, kopyalandı, ancak ismim çoğunda verilmedi. Görselden de anlaşılacağı üzere, Milli Folklor dergisinde  yayınlanan bir makale içinde de kullanılmış, fakat yine ismimden bahsetmemişler. Bu liste, kısaltılmış haliyle, şu anda bile, onlarca internet sitesinde mevcuttur. Sözün kısası, benim lan bu yazı...!   Arz ederim :)

1- Netten 50 MB'lik bir dosya indirirken, bitmesine iki dakika kala elektrikler kesile de mosmor ol inşallah!
2- Chat yaparken kapı zilin çala!
3- Maus'unu kedi yesin!
4- İçtiğin çay klavyeye dökülsün!
5- Arama motorlarına giremeyesin!
6- Hitin düşsün, liste sonu ol!
7- Posta kutuna iki ay mail gelmesin!
8- Üç vakte kadar bağlantın kopsun inşallah!
9- Klavyenin sesli harf tuşları basamaz olsun da,
sevgiline mektup yazamayasın!
10- Windowsun çöksün, ıcq'un kopsun da
ele güne muhtaç ol innnnşallah!
11- Kafana harddiskler kadar taş düşsün!
12- Kodlarını yanlış yazasın da
web sayfası yapamayasın ya rabbim!
13- Askerliğini uzun dönem yapasın da,
18 ay nete bağlanamayasın!
14- 2 senedir yazmaya çalıştığın 500 sayfalık romandosyana virüs girsin de, edebi hayatın bitsin!
15- Bütün beddualarım tutsun da iflah olamayasın inşallah!
16- Evleneceğin kıskanç çıksın da sana chat yaptırmasın inşallah!
17- Maaşını icra dairesi hacklasın...
18- Hiç beklemediğin bir akşam, 15 misafirin gelsinde madara ol inşallah!
19- Saatin ileri gitsin de, orucunu saatinden önce açasın!
20- Tuttuğun takımın golcüsü Avrupa'ya transfer olsunda, gol yollarında sıkıntı çekesiniz.
21- Gecenin bir vakti sigarasız kal da, sinirden duvarları tırmala!
22- Bedava diye girdiğin erotik site şifreli çıksın emi!
23- Kredi kartınla online alışveriş neyin yaparken,yanlışlıkla hesabıma 10 milyar TL yatırılsın yarabbim!
24- Hiçbir televizyon kanalına çıkama da; çocuğuna,torununa mahçup ol inşallah...
25- Cümle alem sana şu mübarek ramazanda bedddua etsin emi!

A. Şimşek

Kolay Ayrılma ve Boşanma Yolları ( 7. Bölüm )


Ayrılmanın Hukuksal Boyutu 1: Zina

Muhterem okurlar, “Sürekli bir şeyler önerip duruyorsun, ama mahkeme kapısında işimize yarayacak bilgi verdiğin yok” içerikli sitemkâr e-postalarınıza da bu yazı dizimiz yoluyla cevap verme zamanı geldi artık. Mademki ben bu yola baş koydum, sizi hiç teçhizatsız, donanımsız bırakır mıyım, sevgili okurlarım.

Türk Medeni Kanunu'muzun, boşanmaya yönelik yeteri kadar maddesi vardır çok şükür. Birazdan bu maddelerin irdelenmesine geçeceğiz. Ancak, geçmeden önce şunu açıkça ifade edebilirim ki, kanunda bu maddeler varken boşanmayı başaramamak mümkün değildir. Bu maddeler bakımından akılda tutulması gereken nokta şudur; bunlar amaca uygun nitelikte silahlar olmakla birlikte, acemi ellerde karavana da attırabilirler.

Efendim, şimdi kanunumuzdaki sırayla, boşanma sebeplerini tek tek ele alalım.

Madde 161 - Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”

Değerli okurlar, ülkemizde Hülya Avşar diye bir kadın ortaya çıkıp “Kaya, usturuplu zina yapıyor” veya “Erkek arada bir zevklenmeli” yahut da "Kadınlar için de aynı şeyleri söylüyorum. Git başka bir erkekle beraber ol anlamında değil. Arkadaşlarınla bir erkek hakkında konuş, hangi erkeği beğendiğini konuş, o erkeği hayal et. Benim kafamda sadece kocam olmalıdır diye düşünme" gibi laflar etmeseydi, işimiz çok kolaydı. Hülya Avşar'ın “Zina Açılımı” sayesinde artık zina, bir boşanma sebebi olmaktan çıkmış, ölmeden önce yapılması gereken 100 hareketten ilki olma onuruna erişmiştir.

Zina konusu hâlâ kanunda bulunduğuna göre Allah'tan ümit kesilmez. Hülya Avşar, istediği kadar tekerimize çomak sokmaya çalışsın, zinanın kendisinden elde etmeyi planladığımız faydaların önüne kimse geçemez.

Geçmişte Kaya Çilingiroğlu, çeşitli hatunlarla birlikte görüntülenmiş ve fakat Hülya Avşar'ın “Zina Açılımı” nedeniyle, boşanmayı başaramamıştı. Nihayet, bir hatunun yatağında sperm izleri bulunduktan sonradır ki, Hülya Hanım, soluğu mahkemede almak zorunda kalmıştı. Demek ki neymiş, eğer boşanmak istiyorsak, zinamızı olabildiğince usturupsuz ve döke saça yapmak durumundayız. Kamuoyunun ilgisi ve bilgisine sunulmayan, belgeli olmayan zinalar, pratikte boşanmayı sağlayamamaktadır. Burada dikkat edeceğimiz husus, zinalarımızı teknolojinin sunduğu imkanlar (kamera, fotoğraf, ses kaydı vs) yardımıyla belgeleyip, mümkün olan en kısa sürede herkesle paylaşmaktır.
Zinayla ilgili söyleyeceklerimizi bitirmeden önce önemle altını çizelim ki; zinayla ilgili fotoğraflarınızın fotokopi olmaması; görüntülerinizde de montaj olmaması şarttır. Aksi takdirde Taksim Meydanı'nda ciyak ciyak “Ben zina yaptıııııım” diye bağırsanız bile, bu belgelerin hiçbir değeri yoktur. Fotokopi, kopya, montaj gibi ucuz yollara saptığınız takdirde, yapılacak incelemelerde zina konusu ispatlanmış olmayacak, gerçekten yapmış olsanız bile zinanız bir halta yaramayacaktır. Lütfen, zina eylemleriniz esnasında orijinal ürünler kullanınız, ıslak imza atınız.

Devam edecek...

A.Şimşek

Çiziktiriyorum...(3)


30 Ocak 2014 Perşembe

Demişler ki...(13)



Mohsen Namjoo
" Eserlerim (100'den fazla) , müzikle olan 18 yıllık yolculuğumun sonuçları. Müziklerin ve şiirlerin kaynağı uçsuz bucaksız İran kültürü ve tarihidir. Bu ezgiler ve sözler, 400 yıldır çarpışan modernite ve geleneğin savaş alanı İran'dan bahseder ve İran kültüründe bulur anlamını.

Ne vakit gülesim gelse toplumumdaki çelişkilere, blues müziğin gülen gamını ve söyleyişini kullanırım, harmanlayarak İran gamıyla ve söyleyişiyle.

Sonra ne vakit bir ağlamak tuttursam, anlatmak istesem kederimi; İran söyleyiş tarzıyla blues a yol alırım ya da bir mülteci olarak bulurum kendimi ezberlenen şiirlerde."

 "şirin dudaklıların şivesı yüz göstermektır azizim
anlayanların mesleği görmek ve can vermektir.
dudağına yetiştiğin zaman (allah-allah)
sus ve canını teslim et.
böyle aşıklığın ücretı canını kolay vermektır.
ben senin hasretinden azizim
bu canı zor kurtarırım. sen ki bizimle sevgisız vefasız değildin.
sen ki bizimle zalim cefakar değildin"

Sözler: Baba Tahir Üryan

29 Ocak 2014 Çarşamba

Kuyruk



Kamuoyu, bunun kedi kuyruğu olduğu konusunda hemfikir. Ancak, hükümet cephesinden farklı yorumlar geliyor. Onlara göre bu bir:

a- Kumpastır

b- Paralel Kuyruktur
c- Dananın Kuyruğudur
ç- Bedduadır
d- CHP Döneminden Kalma Benzin Kuyruğudur
e- Faiz Lobisidir
f- Şeriat Fobisidir
g- Tavuğun Gerisidir
ğ- Aslan Parçasıdır...


A.Şimşek

28 Ocak 2014 Salı

Tatlı Sözlük (11 )

KÖPEKLER:
Canis Familiaris havhavus sülalesinden evcil bir memeli türü. 

Evcilleştirilmiş ilk hayvan türüdür bu silikonsuz sarkık memeli hayvanlar. O gün bugündür de evlerimize öyle bir yerleşmişlerdir ki, Bodrum' a akrabaların yanına tatile gidip de oraya yerleşen hominus gırtlakusa aşırı bir benzerlik gösterirler. Kedilerin de daha sonraları bu eve ortak olmak istemeleri aralarında ezeli bir rekabetin doğmasına yol açmıştır... Misafir misafiri istemez, ev sahibi hiç birini, derler ya, aynen öyle. Bu ezeli rekabet nedeniyle evcil başka bir hayvan türü olan bu kedileri evcillikten çıkartıp, mezarcıl yapmak isterler... Kediler ciğere meraklıdır, köpekler de kedi ciğerine... 

 
Evcilleştirilmiş itlerin atası bozkurtlar olarak bilinir. Bozkurtların çok politik hayvanlar olduğu da bilinen başka bir gerçektir. Her dönem iktidara oynamışlar; evcil olmanın yanında devletçil olmayı da bir ilke olarak benimsemişlerdir. Bozkurtların bir kısmı koca koca göbeklerini doyurmanın zorluğu karşısında kıl kurdu olmayı yeğlemişler, iddiasız bir şekilde hayatlarını idame ettirmeye çalışmışlardır... 

 
Afrika' da yazılı tarihin başlangıcından bu yana köpeklerin varlığı bilinmektedir(anti- parantez, kimi lehçelerde kupek denmesi sizi şaşırtmasın, bu da köpek demektir fakat romanca'dır). Buna rağmen bu itler tenezzül edip de bize iki satır yazı bırakmamıştır, bize yardımı olsun diye... 

Toplam 42 dişe sahiptirler. Onca kemik yalamalarına rağmen beş tanesini de insanlara verelim de eşitlik sağlansın demezler; öyle bet hayvanlardır... Halbuki böyle bir güzellik yapsalar, 37- 37 kardeş kardeş paylaşmış olurduk. Akabinde biz de altta kalmazdık,öldükten sonra kemiklerimizi onlara bağışlardık. 

Bu hayvanlar aleminin alçak üyeleri(sadece danualar dana kadardır), 100 km. öteden ısırılacak kıçın kokusunu alırlar. Kulakları da çok gelişmiş olduğundan, deprem olacağı haberini çok önceden duyarlar. Fakat görme duyuları çok zayıftır, hırsız diye beni ısırdıkları çok olmuştur. Üstelik aşkların fedaisi ve renklerin de körüdürler. 50 tane iti bir araya getirseniz sarıyı kırmızıdan ayırdedemezler. Renkli tv' lerin çıkması da bu hayvanları depresyona sokan etmenlerin başında gelmiştir. Başka bir depresyon sebepleri ise, ağaca tırmanan kedilerin peşinden gidemeyecek kadar göbekli olmalarıdır...

Köpekler cinsel olgunluğa erişmek için 18 yıl beklemeyecek kadar uyanık hayvanlardır. Bir yılda duvarlara tırmanacak hale gelirler. Gebelik dönemleri 9 hafta kadardır... Erkek itler ilişkilerinde çok özenlidirler... Dişlerini fırçalarlar, beyaz çorap giymezler, bulaşık yıkarlar, önsevişmeyi ihmal etmezler(seks süreleri yarım saat kadardır), kokan çoraplarını dişi it görmesin diye toprağa gömerler, 'gene mi encikledin, sorumsuz karı' demezler, evlilik yıldönümlerinde sokağın en verimli çöplüğüne götürürler eşlerini. Poligamdırlar, monogamdırlar, gamsızdırlar, homodurlar, her türlü melanet vardır bunlarda... 

Yavrular, doğduklarında kör ve sağırdırlar... Bu körlük ve sağırlık, çapkın bir sahip ya da sahibe bulduklarında da devam etmek zorundadır. Yoksa kemirecek kemiği zor bulurlar. 

Köpekler çok türlüdürler. Hepsini bizim ezberleyebilmemiz mümkün olamadığı için bunların tümüne birden biz çomar filan deriz. Nickname' leri ise kuçu kuçu' dur... En sert it bile bu kuçu kuçu lafına tav olur... Hemen o salak kuyruğunu sallamaya başlar... Yaz sıcaklarında böyle itlerden beş- altı tane bulundurmak serinleme ihtiyacı bakımından gayet faydalıdır... 

 
Köpekler bir yönüyle çok hassas hayvandırlar; kulübelerinin önüne 'dikkat köpek var, ısırır' şekline tabelalar konmasından rahatsızlık duyarlar. Ve sahiplerine derler ki: "Yahu belki bir gariban geçti, onu da mı ısıracağım?"

Buna rağmen, kemik parası diyerek, yerli yersiz pek çok insanı ısırdıkları da bir gerçektir... Başka bir yön ise folklurumuzda it gerçeğidir. İtoğluit tabiri, oğullara sirayet bakımından eşşekoğlueşşek ibaresine şaşırtıcı ölçüde benzer. 

Havlayan köpek ısırmaz lafını söyleyen atamız ise , bir hayli safdil olmalı; yahu hayvan ısırırken nasıl havlasın ki, di mi ama? 

Sayfanın başından beri izahına çalıştığımız itler, kimi insanların cinsel tercihlerine konu olmaları itibarıyla da; diğer hayvanlar arasında haklı bir üne sahiptirler... 

Ünlü şair Can Yücel, mealen şöyle der: 

Elimde bir tebeşirle gezerim sokakları 
"Dikkat köpek var!" yazısını gördüğüm zaman bir yerde 
Altına; 
'Evet doğrudur' yazmak için! 

A. Şimşek
 

40 Saniye

 Yazımızın başlığı olan “40 Saniye” konusuna girmeden önce, bazı önemli şahsiyetlerin yakın zaman önce etmiş olduğu birkaç cümleyi şöyle bir hatırlayalım:

-     İddiasını ispatlayamayan... Oraya üç tane nokta koyuyorum...
-     Ben üç nokta için yakasını uygun gördüm. Ama o uygun görüyorsa, oradan alıp başka bir yerine koysun
-    Terbiyesiz!..
-    Doğalgaz anlaşmalarıyla ilgili bilgi notunu kitapçık halinde yarın hepinizin kutularına koyacağız.
-    İsterseniz elinize verelim; arzu ederseniz elinize veririm.
-    Lan, terbiyesiz. Ananı al da git buradan.
-    Niye yok, olur mu öyle şey ya? Şimdi küfür ettireceksiniz bana...
-    Alçak
-    Şerefsiz
-    Müfteri, utanmaz
-    Ar damarı çatlamış
-    Bu laflarım az bile!
-    Cibilliyetsiz

Hafızamızı kısaca tazeledikten sonra, 40 saniye meselesine dönebiliriz. İngiltere'de Keele Üniversitesi'nde bir araştırma yapılmış ve elini buzun içinde tutarken küfredenlerin, küfretmeyenlerden 40 saniye daha fazla ellerini buzun içinde tutabildiği gözlemlenmiş. Araştırma sonucuna göre; acı veren bir olayla karşılaşan kimse, küfrettiği takdirde acısı daha da hafifliyormuş.

Yukarıda aktardığımız küfürleri sarfeden mühim şahsiyetlerin, hangi acılarını hafifletmek için küfürleri sıraladığını bilemiyoruz, ancak canlı ya da cansız her türlü mahluka küfredebilen yurdumuz insanının durumunun ayrıca ele alınması gerekmektedir.

Araştırmaya başkanlık eden Dr. Richard Stephens, kadınların doğum esnasında küfretmelerini, araştırmasını destekleyici bir örnek olarak gösteriyor. Araştırmanın sonuçlarına ve verdiği örneğe itiraz etmek gibi bir niyetim yok, ama millet olarak futbol maçlarında hakemlere, seçim sonrasında sandık sonuçlarına vs küfür etmemizin, acımızın hafifletilmesiyle ne ilgisi var, bunu açığa çıkarmak zorundayız.

Benim geliştirdiğim teoriye göre, Türkler yüzyıllar boyunca o kadar acı çekmiştir ki, artık sadece acı çekerken değil, acının üstüne doğru geldiğini anlayınca da küfretme ihtiyacı duymaktadır. Örneğin, sandıktan çıkan sonucu beğenmeyen bir Türk, makul bir süre sonra, bu sonucun kendisine zam, işsizlik, yaz tatilini rüyasında görmek gibi sonuçlarla döneceğini hisseder ve hissetmeye başladığı andan itibaren dümdüz gitmeye başlar. Bir İngilizin yalnızca acı çekerken küfrediyor olması, onun, aynı acı çukuruna bir daha düşmeyeceğinden emin olmasından ileri gelir. Batı toplumunda, döne döne acı çekmek gibi bir durum söz konusu değildir.

Bir Türk için ise, durum bu kadar basit değildir, 500 yıl önce ataları tarafından çekilmiş bir acıyı bile defalarca çekebilir, çekerken bunun son olmayacağından da emindir.

Benim yaptığım bir araştırmaya göre; bir İngiliz hayatı boyunca ortalama 30 kere küfretmektedir. Bir Türk ise, daha 2 yaşındayken bile küfür sayısını 2000’e tamamlamış durumdadır.

Konuyu toparlayacak olursak, her Türk, hayatının sonuna kadar acılara abone olduğunu bilir. Bu nedenle, bir yandan beşikten mezara kadar ilim tedris ederken, diğer yandan da tepesini attıranların eşik ve beşikleriyle yakın temas kurar. Ortalama bir Türk’ün kurduğu standart cümlenin yapısı şöyledir:

Özne + tümleç + mınakoyim

Çektiğimiz acılar nihayete erene kadar, küfürlerinizi eksik etmeyin değerli okurlar. Bir Kızılderili manitusunun da buyurduğu gibi: Bir küfrün nesi var 70 milyon küfrün sesi var...

A. Şimşek

26 Ocak 2014 Pazar

Demişler ki...(12 )


Sanat, onu üretenin canı ne istiyorsa, onu gören ne düşünüyorsa onun içindir! Hayata güzellik, incelik katmak içindir, zihin açıcıdır. Başka diyarlarda gezinmek içindir: Ayrıca hiçbir şey için olmak zorunda değildir! İnsanların maharetlerini, düşüncelerini, hislerini her türlü araçla özgürce ifade etmesidir sanat. Hayatın başka türlü olabileceğinin göstergesidir. Yaşanmışlıklar, hayaller, özlemler, çılgın fikirler, itirazlar, ikilemler, buhranlar, sevinçler, kaçırılanlar, mutluluklardır sanat. Gerekçeye ihtiyaç duymaz. En güzelini, Ehlivukuf bölümünde de yer verdiğimiz Kandinsky söylemiş:
"…kulağınızı müziğe verin, resmin önünde gözlerinizi açın ve … düşünmeyi bırakın! Sadece o eserin daha önce bilmediğiniz bir dünyada “gezinmenizi” sağlayıp sağlamadığını sorun kendinize. Eğer cevabınız evet ise, daha ne istiyorsunuz?"
Resim: Hakan Şimşek    http://hakansimsek.com/
Yazı : sanatblog.com      http://www.sanatblog.com/kimdir-nedir/

Tatlı Sözlük ( 10 )

- Dünya ok atma rekoru bir Osmanlı Padişahı olan 2. Mahmud'a aittir.
2. Mahmud'un rekoru 792 metredir.

 

Yukarıdaki bilgiler ışığında dünya b.k atma rekoru kimde olabilir?
-Herhangi bir başbakanda
-Herhangi bir yandaş medyada
-Herhangi bir cemaatte
-Herhangi bir bakan veya milletvekilinde
-Herhangi birisinde...


A.Şimşek

Kolay Ayrılma ve Boşanma Yolları ( 6. Bölüm )


Göze Batan Hareketler Bunlar:

Kadınlara yönelik yayın yapan dergi, gazete ve internet sitelerinde; erkeklerin, kadınların gözüne batan kimi hareketlerini okumuşsunuzdur mutlaka. Beyaz çorap giymek, diş macununun tüpünü ortasından sıkmak, klozet kapağını kapatmamak gibi davranışlar artık birer klasik haline gelmiş durumdadır.

Öte yandan, bu hareketlerin artık kanıksandığını ve bir ayrılığı tetikleyecek etkiye sahip olmadıklarını söyleyebiliriz.

Demek oluyor ki, gerçekten ayrılmayı düşünüyorsak, göze batan hareketleri yeniden ele almak ve etkisini güçlendirmek mecburiyetindeyiz.

Şimdi elimizden geldiğince sizlere ipuçları vermeye çalışayım:

Kadın veya erkek fark etmez, sevişeceğiniz gün 2 saat kadar süreyle spor yapın. Yeteri kadar ter sarfiyatı yaptıktan sonra, sevgilinize sarılın ve kendisini ne kadar arzuladığınızı, hemencecik sevişmek istediğinizi söyleyin. Dudaklardan öpmeye başlamadan önce büyükçe bir kase, bol sarımsaklı cacık yemeyi ihmal etmeyin.


Televizyon kanallarının seçimi konusunda tartışma yaşıyorsanız, uzaktan kumanda aletini beğendiğiniz kanala göre ayarladıktan sonra, üzerine bolca Japon yapıştırıcı boca ediniz ve kurumasını bekleyiniz. Televizyon artık sizindir.

Size, birlikte bir yere gitmeyi önerdiğinde: “Olmaz aşkım, bir kaza filan olursa ikimiz de gümbürtüye gitmeyelim; ne yapacaksak ayrı ayrı yapalım” deyin.

Eşiniz veya sevgiliniz, sizinle önemli bir konuşma yapacağını söylediği zaman, derhal mp3 playerinizi alın, kulaklığınızı takın ve en sevdiğiniz müzikleri dinlemeye başlayın.

Eşinize Büyükada’ya gitmeyi teklif edin. Sonra bu fikri nadasa bırakın. Bu teklifi hiç yapmamış gibi davranın. “Ne zaman gidiliyor Büyükada’ya?” sorusuna asla cevap vermeyin.

Yukarıdaki teklifinizi -hâlâ terk edilmemişseniz- 8 ay sonra hatırlayın ve “Aaaa, biz Büyükada’ya gitmeyecek miydik, niye hatırlatmıyorsun yahu?” diyerek pişkinliğin doruklarında gezinin.

Büyükada’ya illaki gidilecekse gidin. Eşinize “Sen Aya Yorgi Kilisesi’ne doğru tırmana dur, ben hemen peşinden geliyorum” deyin ve o yola koyulur koyulmaz iskeleye doğru topuklayın ve ilk vapurla Heybeliada’ya  geçip, gününüzü gün edin.


Sevgilinize “Romantik bir film girmiş vizyona, hadi ona gidelim” diyerek, onu “Zombi’lerin Şehvet Gecesi” filmine götürün. Arada “Zombi olmak varmış, anasını satayım” gibi saçma sapan laflar edin.

Klozet kapağını kapatmamanız sorun oluyorsa; kapağı, Japon yapıştırıcıyla yapıştırın ve “Al sana kapalı klozet” deyin.

Eşinizin yıkadığı çamaşırların beyazlığını, yaptığı yemeklerin tuzunu, yaptırdığı saçların uzunluğunu, okuduğu kitabın yazarını, çalıştığı işin patronunu, yaptığı ütünün düzlüğünü, başına örttüğü türbanın markasını, giydiği eteğin yırtmacını, yazdığı günlüğün imlasını, kendisini dünyaya getiren anasını, dünyaya gelmesine yardımcı olan ebesini, iştahla savunduğu politik görüşünü, aldığı web adresinin uzantısını, yakın arkadaşlarının hepsini, girdiği denizin sıcaklığını, bindiği dolmuşun şoförünü beğenmediğinizi ısrarla belirtin. Mok atmaktan çekinmeyin.


Not: 12 Eylül 1980 öncesi ne güzeldi değerli okurlar. Sağcısı olsun, solcusu olsun bir  bölünüp ayrılmaya başladılar mı, arkası gelmezdi. Bir partiden 50 ayrı oluşum veya örgüt çıkardı. Netekim, 80 sonrası politikacıları bu konuda zaaf içerisinde görüyorum. Örneğin Ufuk Uras’ı ele alalım, ÖDP’yi ikiye böldü. Tam bir basiretsizlik örneği. Ben olsam, bu partiden 20’ye yakın yeni oluşum çıkartırdım. Bir ayrılma uzmanı olarak, siyasilerden talep gelirse, siyasi ayrılıklar üzerine önerilerde bulunmaktan da kaçınmayacağımı, bunu bir görev addedeceğimi açıkça buradan duyurmak isterim.

Devam edecek...

 A. Şimşek

25 Ocak 2014 Cumartesi

Haydarpaşa Garı



...
Denizde balık kokusuyla
döşemelerde tahtakurularıyla gelir
Haydarpaşa garında bahar.
Sepetler ve heybeler
merdivenlerden inip
merdivenleri çıkıp            
merdivenlerde duruyorlar.
...
Nazım Hikmet / Memleketimden İnsan Manzaraları

23 Ocak 2014 Perşembe

Erkekler Seksi Tercih Ediyor

Kadınların başucu dergisi Cosmopolitan, gene ilginç bir araştırmaya imza atmış değerli okurlarım. 
Nasıl olmuş? İşte şöyle olmuş: 
“Kadınlar her 60 saniyede bir yeni alacakları elbiseyi ya da ayakkabıyı düşünüyor, genç erkeklerin ise her 52 saniyede bir seks akıllarına geliyor.”  

Değerli okurlar, İngilizlerin sallama çay ve sallama araştırma çalışmaları devam ede dursun, ben size kimin neyi, ne kadar düşündüğünü tamamen yerli ve demleme bir şekilde anlatayım. 
Efendim benim yaptığım araştırmaya göre ise sonuçlar şu şekilde çıkmıştır: 
Genç Erkek: Her saniye seksi düşünüyor. 


Evli Kadın: Saat başı boşanmayı düşünürken, alışverişi her salise düşünüyor. 
Genç İşçi: 30 saniyede bir, mezara kaldı benim emeklilik, diye düşünüyor. 
Kıdemli İşçi: 1,5 saniyede bir, kıdem tazminatı hakkım da elden gitti, ne mok yiyeceğim ben emekli olunca, diye kara kara düşünüyor. 
Genç Öğrenci Kız: Her 10 dakikada bir, hay bu kuşak çatışmasının içine ediyim, ne zaman pirsing yaptırabileceğim ben, diye zırıl zırıl düşünüyor. 

Genç Öğrenmeyici Kız: Her 15 dakikada bir, 3 sevgili az değil mi lan, 4 olsa fena mı olur, diye hırıl hırıl düşünüyor. 

Orta Yaşlı Başbakan: Her salise, ‘resmen kumpas lan bu’, diye siyah siyah düşünüyor. 
Genç Yalaka Basın: Her sabah, “yalım bugün de yerinde duruyor şükür”, diyerek şükrede şükrede düşünüyor. 
Genç Kıta Amerika: Her Allah’ın günü, "ülen çevirmediğimiz dolap kalmadı, gene de yıkamadım şu ismi lazım değil Cumhuriyeti", diye hain hain düşünüyor. 
Yaşlı Fatih Terim: Her milli maç öncesi, sırf kabadayılıkla olmayacak len bu iş galiba, diye mor mor düşünüyor. 
Orta Yaşlı Azgın Teke: Her tekelik öncesinde, viagra bu kadar pahalıya mı satılır yahu, diye iç çeke çeke düşünüyor. 
Yaşı Geçik Köşe Yazarı: Her akşam, yazacak konu kalmadı lan, ninemin kırmızı pabuçlarını bile yazdım, daha ne yazayım anasını satayım, diye yorgun yorgun düşünüyor. 
Genç Türbanlı Kızımız: Her TV programına çıkınca, Humeyni’yi seviyorum, ama Hitler daha bi türban yanlısı sanki, diye saçma sapan düşünüyor. 
Herhangi Bir Milletvekili: Her önemli mahkeme kararı öncesinde, yargıyı MİT denetlesin, polisi Başbakanın oğlu denetlesin, diye fantezi fantezi düşünüyor. 
Seviyeli İlişki Müptelası Genç Manken: Hiç düşünmüyor, her dakika konuşuyor ve susmak bilmiyor. 

Dört Kişilik Çekirdek Türk Ailesi: Her ayın başında, nasıl gelecek lan bu ayın sonu, diye umutsuz umutsuz düşünüyor. 
Tek Kişilik Enflasyon Canavarı: Her endeks açıklandığında, gene eski formuma kavuştum, süperim, diye tombul tombul düşünüyor. 
İki Kişilik Balıketli Hatun: Her ilkbaharda, niyet ettim 200’üncü diyetime başlamaya, diye dirhem dirhem düşünüyor.

A.Şimşek

Aşklar İçinde


Sevgilim, diyorum, oysa kimsecikler yok yanımda
Bilmiyorum kime sevgilim dediğimi
Bildiğim bir şey varsa
O kadar yeni bir anlamda söylüyorum ki bu kelimeyi
Unutup birden zamanı ve yeri
Onunla bir günü kutluyorum coşarak
Onunla bir günü kutluyoruz sanki...

Edip Cansever /Aşklar İçinde

Burç Yorumları ( Kova Burcu)

KOVA BURCU (21 Ocak- 19 Şubat): 
Değişiklik, ve özgürlüklerine düşkün olmak en belirgin özellikleridir. Haftada bir evin tüm dekorasyonunu değiştiren ev hanımları; "hayatım çok monoton, bugün bir değişiklik yapıp intihar edeyim" diyen muhteremler; "şu demokrasi fazla baydı yarın sabah dört başı mamur bir darbe yapayım da değişiklik olsun" diyen generaller; "70 senedir götürdük ama artık sıkmaya başladı, bari bu sene iflas edeyim" diyen fabrikatörler ve tüccarlar bu burcu temsil özelliğine sahiptirler.

Bağlanmayı sevmezler .Yıldırım aşkıyla aşık olup şimşek hızıyla ayrılanlar ve müzmin bekarlar bu burca aittirler.

Kova burcu, oğlak ile balık arasında kalır. Oğlak kovaya uzanıp içinden su içmeye çalışırken, balık kovanın içine girip yüzmeye ve serinlemeye çalışır. Daha sonra oğlak kovaya bir tekme atar, kova devrilir ve balık da attaya gider.
Kovanın en büyük emeli, ilerlemeyi sağlayacak imkanlar yaratmaktır. Bu özellikleri bilindiği için umumiyetle otomobil, tren, vapur, bisiklet, kay kay, tramvay imalatında istihdam edilirler.
Ek iş olarak da akrep, yelkovan ve saniye görevlerini üstlenip, bu kez zamanın ilerlemesini sağlamaya çalışırlar.


Kova burcunun mensupları çok hoştur doğrusu. Hem yükselmek, hem de başkalarına yardım etmek gibi dürtüleri vardır. Ama nedense, başkalarına yardım ederek yükselmenin mümkün olmadığını bilmez görünürler. Bilindiği üzere başkalarına yardım edenlerin sonu genellikle toprağın bir metre altıdır.

Burcun yenmesi gereken özelliği ihmalcilik ve paraya değer vermemektir. İhmalciliği, genellikle içindeki suyu bitince sahibine haber vermemekte kendisini gösterir. Yangın kovalarına mahsus olarak da, lazım olduklarında asla dolu olmamalarıdır.
Paraya değer vermeme konusuna gelince; bunlar hayatları boyunca mirasyedi gibi kova kova para harcadıklarından çok zor durumlara düşerler. İşte bu huyları yüzünden bu huylarını 5- 0 yenmeleri lazımdır.

Uğurlu günü : Suların aktığı her hangi bir gün
Uğursuz günü : Tabanının delindiği gün
Uğurlu nesneleri : Su ve buz
Sevdiği türkü : Kova kova indirdiler yazıya aman aman
Sevdiği müzik : Bateri, darbuka, dümbelek, davul gibi ritm sazlarla icra edilen eserler
Sevdiği renk : Favori bir rengi yoktur
Sevdiği sayı : Asal sayılar
Sevdiği geometrik şekil : İkiz kenar yamuk
Cümle içinde aldığı roller : Kova cimbom, kova Fener, kova Beşik gibi nitelemeler
Sevdiği belgesel dizi : Eski zaman kovaları
Muhtemel rahatsızlıkları : Romatizma, çivi deliği, çekiç eziği
Sevdiği film : Kovaların Sessizliği
Çağrıştırdığı hususlar : Bakraç, bidon, arı kova' nı, kova' lamaca oyunu, nova, süpernova, navratilova...

2014 YILINDA SİZİN AÇINIZDAN NELER OLACAK: Su kovaları, temizlenmeleri için kömür kovalarına yardım edecek.

A Şimşek

22 Ocak 2014 Çarşamba

Demişler ki... (11)

 ŞİİRİMİZ BİTTİ

Dağlarca’nın şiiri, bütünüyle Cumhuriyet devrimine bağlılığı, şiirsel olarak söylüyor. Onun için bu kadar sevildi, çınar denildi. Cumhuriyeti şiirleştiren şair bugün aramızdan çekildi. Ama çekildiği zaman da şiirimiz bitti. Tek başına Dağlarca çekip gittiği için değil; Türkiye’nin en büyük sorunu şiirsiz bir Türkiye.
Türkiye şiir yazılamayan bir ülke oldu. Türkiye’de yepyeni insanlar var; bunlar ne şiir sevebilirler, ne şiir yazabilirler, dramımız bu.
Şu anda insanımızın umudunu kaldırdılar. Umutsuz bir ülkede, Türkiye’de gelecek. Gelecek yoksa, hayal kurmuyorsa (göğsüne vurarak) bu yürek bu halk için atmıyorsa, şiir de olmaz. Bu kadar basit, yok öyle insan. Böyle insan yok. Dağlarca, İlhan Berk... Onların hayatı şiirdir. Onlar gittiler....

Yalçın Küçük / 2008

Gündeme dair...

Başka ülkelerin derin devletleri de; provokasyon ve sabotajlar yapar, cinayetler işler ve psikolojik harp teknikleri uygular. Ancak, bunları yaparken, DEVLETİN BEKÂSI amaç ve hedefinden uzaklaşmaz. Hatta, derin yapı olmasının varlık sebebi de budur. Her ne olursa olsun devletin çökmemesini sağlar. Çok günah işledikleri zaman, tetikçi olarak kullandıkları birkaç kişinin yargı önüne çıkmasına filan bile razı olurlar.

Bizim derin devletimiz ise biraz farklı. Yukarıdaki günahların hepsini bihakkın yerine getiriyor. Ancaaaaak, DEVLETİN BEKÂSI umurunda değil. 2002 yılından beri, Devletin geleceğinden endişe etmeyen bir tek Allah'ın kulu yok. Demek ki, derin devleti paralellere ve kahrolası federallare teslim etmemek lazımmış. Kozmik odayı peşkeş çekmemek lazımmış. Yoksa yek devlet, olurmuş mu sana alt paralel devlet, üst paralel devlet!..

Sonra yanar mıymış devreleri devletin...

Yaniiii, DERİN kılavuzu Mossad ve CIA olanın, burnu paralelden çıkmaz imiiiiiş...


A. Şimşek / 22.1.2014 / İstanbul

Aşkta Top Çevirmek Mümkün müdür?

Aşk fenomeninden, bizim insanlarımız kadar mağdur olmuş bir toplum yoktur eminim. Buna rağmen, aşkı hâlâ ecnebilerin uyduruk kitaplarından ve filmlerinden öğrenmeye çalışıyoruz.

Aşkın ömrünün kaç yıl olduğuna, evlilikle filan uzayacağına dair saçmalıklar, nerdeyse her Türk vatandaşının kitaplığında yer alıyor. Bu başıbozukluğa kim dur diyecek diye bir süre bekledikten sonra, olaya el koymaya karar verdim muhterem okurlarım.

Aşkın ömrünün nasıl uzatılacağına ilişkin incelememe geçmeden önce, temel bir kuralı şimdiden hatırlatmak isterim. Aşkın ömrünün kaç yıl süreceğine ilişkin kararı yalnızca ve sadece erkek verir. Erkek, “bitti” dediği zaman biter; kadın, “bitti” dediği zaman erkek kadını pataklar...

Aşk dediğimiz fenomenin / sürecin / maceranın / şey' in ömrünün uzatılabilmesi, aslında, bilimsel metotlarla çok mümkün ve olabilirliklidir. Yeter ki rasyonel düşünme tarzını, diyalektik materyalizmi, hangi partinin iktidarda olduğunu, tam tahıllı ekmeğin fiyatını ve kafamızda kaç tilki dolaştığını unutmayalım!..

Aşkın en önemli aşamalarından birisi ve ilk adımı, hiç kuşkusuz aşkın muhatabına ihtarı,  -pardon- itirafıdır elbette. Biz, bu süreyi ne kadar uzun tutarsak, aşkımızın ömrünün de o kadar uzayacağı kesindir. Bence, aşkımızı hareket ve tavırlarımızla belli edebiliriz, ancak sözsel olarak itirafımızı aşık olduğumuz tarihten itibaren en erken 1 yıl içinde yapmalıyız. Bu bize hayli zaman kazandıracaktır. Böylece karşı taraf da sizin hareket ve tavırlarınızdan gerekli mesajı almakla aşk duygusunu ve hazzını yaşamaya başlayacak ve bu bir yıllık süreç içerisinde en güzel cilveleşme dönemi hayata geçirilmiş olacaktır.

Aşkımızı itiraf günü geldiğinde ise hazırlıklı olmakta fayda vardır. “Sana aşığım ulan gappe, itler gibi seviyorum üleyn” şeklinde ifade edebileceğimiz aşkımızı, neden 30-40 yabancı dilde etmeyelim?.. Almanca, İngilizce, Fransızca, Kürtçe, İbranice sözcüklerle duygumuzu ifade edebiliriz. Aşık olduğumuz şahıs, bu beklenmedik hücum karşısında “Ne diyor len bu sıpa?” diyerek, tercüme için epey bir zaman harcayacak ve bu da aşkımızın ömrü hanesine artı bir zaman olarak yazılacaktır.

Aşık olduğumuz yüce şahsiyet de, aşkın ömrünün uzunluğu konusunda hassas bir insansa, cevabını en erken kendisine yapılan tebligattan 1 yıl sonra verecektir. Tabi, arada söyleyecekmiş gibi yapabilir, dilediği kadar cilveleşebilir. Ona bilim karışmaz, kendi bileceği kısımdır.

Aşkın doyasıya yaşandığı bölüm olan, aşkın başlangıç ve bitiş tarihi arasındaki dönemde, birçok taktik uygulanarak bu süre yıllara, on yıllara yaydırılabilir. Şu hususu da unutmayalım; aşk,  

1) Başlangıç 
2) Gelişme 
3) Bitiş 
olmak üzere kabaca üç aşamada gerçekleşir. Klasik aşk sürecinde en uzun dönem gelişme bölümüdür. Ancak öyle aşk ustaları tanırız ki, başlangıç veya bitiş bölümünü yıllara yayabilmekte, diledikleri kadar top çevirebilmektedirler. Ne mutludur onlara!..

Aşkta top çevirebilmek için, aklınıza ve zekanıza çok iş düşmektedir. İlişkinize uygun olarak geliştireceğiniz strateji ve taktikler, aşkınızın ömrünü evladiyelik yapabilecektir. Şimdi birkaç top çevirme tekniği görelim:

— Aşkım, sana bir sürprizim var, ama bunu ancak 7 yıl sonra söyleyebilirim (Kafadan 7 sene kazandık).

Aşkım, Miami'de arsa satın aldım, 5 yıla kalmaz inşaatı bitecek. Seninle Mimai'deki evimizde yaşlanmak istiyorum (5 sene kazandırabilecek bir taktik).

 — Sevgilim, senden en az 10 çocuk yapmak istiyorum (10 sene kazandık).

Aşkım, Cumhuriyetin 109. yıldönümü kutlamaları için Dubai'deki en lüks otelde iki kişilik bir rezervasyon yaptırdım (Birçok sene de bu taktikten kazandık).

Örnekler çoğaltılabilir değerli okurlar. Uygun taktiklerle, aşkta dilediğiniz kadar top çevirebilir ve aşkınızın ömrünü uzatabilirsiniz. Yeter ki siz yaratıcı çözümler üretin...

A. Şimşek