Göze Batan Hareketler Bunlar:
Kadınlara
yönelik yayın yapan dergi, gazete ve internet sitelerinde; erkeklerin,
kadınların gözüne batan kimi hareketlerini okumuşsunuzdur mutlaka. Beyaz çorap
giymek, diş macununun tüpünü ortasından sıkmak, klozet kapağını kapatmamak gibi
davranışlar artık birer klasik haline gelmiş durumdadır.
Öte
yandan, bu hareketlerin artık kanıksandığını ve bir ayrılığı tetikleyecek
etkiye sahip olmadıklarını söyleyebiliriz.
Demek
oluyor ki, gerçekten ayrılmayı düşünüyorsak, göze batan hareketleri yeniden ele
almak ve etkisini güçlendirmek mecburiyetindeyiz.
Şimdi
elimizden geldiğince sizlere ipuçları vermeye çalışayım:
Kadın veya erkek fark etmez, sevişeceğiniz gün 2 saat kadar
süreyle spor yapın. Yeteri kadar ter sarfiyatı yaptıktan sonra, sevgilinize
sarılın ve kendisini ne kadar arzuladığınızı, hemencecik sevişmek istediğinizi
söyleyin. Dudaklardan öpmeye başlamadan önce büyükçe bir kase, bol sarımsaklı
cacık yemeyi ihmal etmeyin.
Televizyon
kanallarının seçimi konusunda tartışma yaşıyorsanız, uzaktan kumanda aletini
beğendiğiniz kanala göre ayarladıktan sonra, üzerine bolca Japon yapıştırıcı
boca ediniz ve kurumasını bekleyiniz. Televizyon artık sizindir.
Size, birlikte bir yere gitmeyi önerdiğinde: “Olmaz aşkım,
bir kaza filan olursa ikimiz de gümbürtüye gitmeyelim; ne yapacaksak ayrı ayrı
yapalım” deyin.
Eşiniz veya
sevgiliniz, sizinle önemli bir konuşma yapacağını söylediği zaman, derhal mp3
playerinizi alın, kulaklığınızı takın ve en sevdiğiniz müzikleri dinlemeye
başlayın.
Eşinize Büyükada’ya gitmeyi teklif edin. Sonra bu fikri
nadasa bırakın. Bu teklifi hiç yapmamış gibi davranın. “Ne zaman gidiliyor
Büyükada’ya?” sorusuna asla cevap vermeyin.
Yukarıdaki
teklifinizi -hâlâ terk edilmemişseniz- 8 ay sonra hatırlayın ve “Aaaa, biz
Büyükada’ya gitmeyecek miydik, niye hatırlatmıyorsun yahu?” diyerek pişkinliğin
doruklarında gezinin.
Büyükada’ya illaki gidilecekse gidin. Eşinize “Sen Aya
Yorgi Kilisesi’ne doğru tırmana dur, ben hemen peşinden geliyorum” deyin ve o
yola koyulur koyulmaz iskeleye doğru topuklayın ve ilk vapurla
Heybeliada’ya geçip, gününüzü gün edin.
Sevgilinize
“Romantik bir film girmiş vizyona, hadi ona gidelim” diyerek, onu “Zombi’lerin
Şehvet Gecesi” filmine götürün. Arada “Zombi olmak varmış, anasını satayım”
gibi saçma sapan laflar edin.
Klozet kapağını kapatmamanız sorun oluyorsa; kapağı, Japon
yapıştırıcıyla yapıştırın ve “Al sana kapalı klozet” deyin.
Eşinizin yıkadığı
çamaşırların beyazlığını, yaptığı yemeklerin tuzunu, yaptırdığı saçların
uzunluğunu, okuduğu kitabın yazarını, çalıştığı işin patronunu, yaptığı ütünün
düzlüğünü, başına örttüğü türbanın markasını, giydiği eteğin yırtmacını,
yazdığı günlüğün imlasını, kendisini dünyaya getiren anasını, dünyaya gelmesine
yardımcı olan ebesini, iştahla savunduğu politik görüşünü, aldığı web adresinin
uzantısını, yakın arkadaşlarının hepsini, girdiği denizin sıcaklığını, bindiği
dolmuşun şoförünü beğenmediğinizi ısrarla belirtin. Mok atmaktan çekinmeyin.
Not: 12 Eylül 1980 öncesi ne güzeldi değerli okurlar. Sağcısı
olsun, solcusu olsun bir bölünüp
ayrılmaya başladılar mı, arkası gelmezdi. Bir partiden 50 ayrı oluşum veya
örgüt çıkardı. Netekim, 80 sonrası politikacıları bu konuda zaaf içerisinde
görüyorum. Örneğin Ufuk Uras’ı ele alalım, ÖDP’yi ikiye böldü. Tam bir
basiretsizlik örneği. Ben olsam, bu partiden 20’ye yakın yeni oluşum
çıkartırdım. Bir ayrılma uzmanı olarak, siyasilerden talep gelirse, siyasi
ayrılıklar üzerine önerilerde bulunmaktan da kaçınmayacağımı, bunu bir görev
addedeceğimi açıkça buradan duyurmak isterim.
Devam edecek...
A. Şimşek