...

...
Alptekin Şimşek

14 Kasım 2015 Cumartesi

Gündeme dair...

Emperyalist güçler, üçüncü dünya savaşını göze alamadıkları için, problemli yerlerde daha çok yerel güçleri kullanıyorlar. 'Resmi' olarak kullandıkları yetmediği zaman, yine aynı bölgenin insanlarıyla terör örgütleri kuruyorlar.

Elbette hiçbir plan kusursuz değildir; emperyal çapı olup olmadığına bakmaksızın, kendi hayalleri için bu yöntemi seçen ülkeler de olabilir. İsrail ve Türkiye'yi bu konuda yabana atmamak lazım, illegal örgüt kurup, kurcalama konusunda hayli tecrübelidirler.
Dahası, kurulan ya da kurdurulan bu örgütler, zaman içinde zıvanadan çıkabilirler, nalıncı keseri gibi kendilerine yontmaya başlayabilirler.

"Eylem kime yarıyor?" sorusu ise gereksiz bir sorudur. Bir eylemin 3 ay içinde kime yaradığı ile 3 yıl sonra kime yaradığı sorusunun cevabı çok farklı olabilir.
Ortadoğu'da bugün en önemli hedef, taşları yerinden oynatmaktadır. Taşlar yerine otururken kim kazançlı çıkacak, göreceğiz.

Organize saldırı deyince; 2003'te HSBC/Sinagog saldırılarıyla başlayıp, 2004 ve 2005'te Londra ve Madrid'le devam eden katliamları unutmamak lazım. Suruç'ta başlayıp Paris'te devam eden saldırıya ne çok benziyor...

Not: Ankara bombalamasından sonra, şöyle düşünmüştüm; örneğin İstanbul'da, aynı anda 10 ayrı yerde, 10 bomba patlatılırsa ne olur?.. Böyle bir saldırıyla darbe/ayaklanma başlatmak mümkün olur mu? Böyle bir saldırıyı göğüsleyebilir miyiz? Bombalar, İstanbul'da değil, ama Paris'te patladı.

Not: İsrail'in 'Vaad edilmiş toprak'larıyla; AKP'nin Osmanlı Projesi örtüşüyor mu, çelişiyor mu? Her iki durumda da, rahat yüzü göreceğimiz yok gibi...

A. Şimşek / 14.11.2015 / İstanbul

17 Ekim 2015 Cumartesi

Espri Üretme Teknikleri: 1


İhraç da edebilseydik eğer, tek başına bile bizi kalkındırabilecek olan mizah üretimimiz; diğer sektörlerde olduğu gibi, temel bazı tekniklere dayanmaktadır, ey sevgili okur.

Bazen Leman, Uykusuz, Penguen gibi mizah dergilerinde; bazen Cem Yılmaz gibi stand up’çıların gösterilerinde; bazen Zaytung gibi web sitelerinde; bazen ‘Avrupa Yakası’ gibi tv dizilerinde; bazen Aziz Nesin ve Muzaffer İzgü gibi ustaların öykülerinde; bazen de Gezi Olayları gibi hayatın tam içinde rastladığımız mizah, başlı başına bir zekâ ürünü değildir. Kısaca, beynimiz espri salgılamaz, beyin aktivitelerimizin mizaha dönüşümü belli bir çaba gerektirir.

Bu yazımda, bu tekniklerden en çok kullanılanı olan değiştirmeyi ele alacağım.

Ondan önce, bir hatırlatma yapmak istiyorum. Siz, en zekice esprileri üretseniz bile, kaderi, onu sunduğunuz kitlenin anlayabilirliği ile sınırlıdır. O yüzden, hitap ettiğiniz kitlenin ilgi alanlarını yakından tanımak, espri üretiminin ön şartıdır, diyebiliriz.

Peki, nedir kitlelerin ilgi alanları? Aklımıza ilk gelenleri sayalım; futbol, politika, sinema, tv dizileri, yemek programları, yarışma programları, toplu ulaşım araçları, sağlık hizmetleri, hastalıklar, internet, sosyal paylaşım ağları, akıllı telefon, kadın-erkek ilişkileri, selfie fotoğraf çekimi vs.

Futbolla ilgili olarak üreteceğiniz bir espri, kadınların büyük çoğunluğunun ilgisini çekmeyecektir, ancak geri kalan kitle size fazlasıyla yeteceğinden bu doğrultuda espri üretebilirsiniz. Tv dizilerinin takipçisi olmayan bir kitleye, bununla ilgili bir espri yaptığınızda çoğunlukla anlaşılmayacaktır. Demek ki, yukarıda da belirttiğimiz üzere, hitap ettiğimiz kitle önemlidir.

Şimdi gelelim ‘değiştirme’ tekniğimize…

Daha iyi anlaşılabilmesi bakımından, örnek vererek başlayalım.

Yakın zaman önce, bir devlet büyüğümüz ‘400 milletvekili verin bu iş huzur içinde çözülsün’ buyurmuşlardı. İşte bu lafı alıp, farklı yerlerde kullanarak ve üzerinde az biraz değişiklik yaparak, espri üretebiliriz. Misalen, okula gitmek için evden çıkmakta olan bir çocuk, annesine ‘400 TL harçlık ver huzur içinde okuluma gideyim’ diyebilir. ‘400 milletvekili verin’ ibaresi artık, bir kalıp olarak kullanılabilir, aklınıza gelebilecek her ilgi alanında kullanılabilir.

Bir başka örnek verelim. Tv programlarında çok kullanılan bir kalıp cümle vardır: ‘Bugün de bize ayrılan sürenin sonuna geldik.’ Karikatürist Yiğit Özgür, bir çiziminde bunu çok iyi kullanmış; cümleyi özel bir duruma uygulayarak, kanayan bir yaramıza parmak basmıştır. 

 
Değiştirme tekniğini Cem Yılmaz’ın Gora, Arog ve Yahşi Batı filmlerinde de gözlemleyebiliyoruz. Bu üç filmin ana mantığı aslında çok basittir. Sıradan bir Türk yurttaşımızı alıyoruz, ilk filmde uzaya, ikinci filmde Eski Çağ’a ve üçüncü filmde de vahşi batı’ya gönderiyoruz. Bir Türk’ün yabancı ortamlarla buluşması, sırf bu haliyle bile bir komikliğe yol açmaktadır zaten. 
Türk’ün uzayla ve başka ortamlarla imtihanını daha öncesinden Sadri Alışık filmlerinden de hatırlıyoruz. Turist Ömer tiplemesiyle Sadri Alışık’ın, oynadığı Uzay Yolu parodisinde, Mr. Spock’ı yepyeni bir mantık anlayışıyla karşılaştırmasını, yaşı müsait olanlar gülümseyerek hatırlayacaktır.

Kıssadan hisse, bir Türk’ün yer veya zamanını değiştirdiğinizde, yetenekli ellerde, espri üretimi bakımından elinizde çok malzeme olacaktır.

 
Değiştirme tekniğinin en bilinen bir tekniği de, insanın konuşma özelliğinin hayvanlara naklidir. Hayvanların insan gibi konuşmalarına, insan gibi tepki vermelerine, insan gibi araçlar kullanmalarına kitaplarda, filmlerde ve karikatürlerde çokça rastlayabiliyoruz. Erdil Yaşaroğlu ve Selçuk Erdem isimli karikatüristler, bu tekniğin en başarılı uygulayıcılarıdırlar, diyebiliriz.

 
Tv dizileri ve filmler, ‘değiştirme’ tekniğinin en çok kullanıldığı alanlardan biridir. Birkaç yıl öncesine kadar ekranlarımızda olan ‘Çok Güzel Haraketler Bunlar’ isimli komedi programını hatırlayacaksınız. Hemen her skeçte bir dizideki ‘Behlül’ karakteri kendine yer bulurdu. Behlül’ü kendi konseptinden çıkarıp bir skece uyarladığımızda, kendiliğinden bir tuhaflık ortaya çıkacaktır zaten.

 Babam ve Oğlum filminin ‘Gollerimi açaydım böyle iki yena, getme deyeydim’ şeklindeki ünlü repliği de, Çok Güzel Haraketler Bunlar’da bolca kullanılmıştır.

 
İlk yazımızı, kısaca özetleyecek olursak; bir kişiyi, bir sözü, bir nesneyi kendi bağlamından alıp, başka bir yerde kullanma olarak tarif edebileceğimiz ‘değiştirme’ tekniği, mizahçılar/komedyenler tarafından fazlasıyla kullanılan, komik durumlara yol açan neredeyse garantili bir tekniktir.

Başka tekniklerle yazı dizimize devam edeceğiz.

A. Şimşek /17.10.2015 /İstanbul

14 Ekim 2015 Çarşamba

Ben Demiştim ! (Futbol Kritiği )


Değerli okurlarım, bir kez daha haklı çıkmanın, haklı gururuyla yeniden karşınıza çıkmanın sevincini yaşıyorum. Nedense her zaman haklı çıkıyorum sevgili okurlarım. Doğduğum günden bu yana haklı çıkmaktan yoruldum desem, yeridir.
Bakınız bende hiç yalan, yanlış yok; işte 31 sene öncesinin gazetesi ve işte benim cümlelerim:
"Ey sayın yönetici beyefendiler!.. Yeter artık sözlerime kulak tıkadığınız. Bu takım belki 30 yıl üst üste şampiyon olur, ama benim söylediklerimi yapmazsanız 31. sene Rizespor'dan 5 yersiniz!"

Gördüğünüz gibi hakbilir okurlarım, 30 sene şampiyon oldular ama 31. sene Rize'den beş yediler. Bunun üzerine daha ne söylenebilir ki?.. Halbuki beni dinleseler, 9 yıl 10 ay sonra şampiyon olurlar, üstüne de Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çıkarlar... 

Affınıza sığınarak, bu acemi yöneticiler için tavsiyelerimi yeniden yazacağım; belki okurlar da iki gıdım yararlanırlar...
Bir kere takımda bazı değişikliler yapılmasının zamanı gelmiş. Ancak, bu değişiklik öyle güppedenek yapılamaz, hazırlık safhası var... 
Yapılacak ilk iş, Cumhurbaşkanını, Başbakanı ve Bakanlar Kurulunu değiştirmek. 

Ne demişler değerli okur: Bir insanı değiştirmek istiyorsanız, ninesinden başlayınız!.. Bunu ülke ve takım şartlarına adapte ettiğimizde ise, Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın ve Bakanlar Kurulunun kesinlikle değiştirilmesi gerekiyor. Bunu takiben ise TBMM seçimleri yenilenmelidir.
Yavaş yavaş takıma doğru geliyoruz sayın okurlarım. Takımdaki değişiklikler ise şöyle sıralanabilir:

1- Başkan gidecek 
2- Yönetim Kurulu istifa edecek 
 3- Masörler gidecek 
4- Tercümanlar gidecek 
5- Skalası bozuk teknik direktör gidecek 
 6- Kaleci gidecek 
7- Futbolcular gidecek 
8- Takım doktoru gidecek 
9- Top toplayıcılar gidecek 
10- Takımın renkleri değiştirilecek 
11- Saçlar alabros olacak 
 12- Formaların sol tarafına kurdela bağlanacak

Sevgili okurlarım, yukarıda arzettiğim hususlar yerine getirilirse, 9 yıl 10 ay sonra şampiyon olmamamız için hiçbir sebep yok. Şampiyon olamazsak eğer, kale direkleri kafama düşsün.
İlaveten düşündüğü tedbirler ise şunlardır:

1- Bana hayat boyu bedava maç bileti verilecek. 
2- Futbolcularımızın gece alemi yaptığı hatunlardan artanları bana da gönderilecek. 
 3- Rize, Galatasaray, Fenerbahçe, Trabzonspor, Gençlerbirliği, Gaziantepspor ve Bursaspor'un sahaları 9 yıl 10 ay kapattırılacak. 
4- Voleybol ve basketbol şubeleriyle eşgüdüm sağlanacak, gerekirse oyuncu alışverişinde bulunulacak. 
5- Bana verilecek bedava bilek gargaraya getirilmeyecek. 
6- Bütün televolelere benim çıkmam sağlanacak.

Değerli okurlarım, dilerim bu sefer beni dinlerler de, güzide takımımızın heba olup gitmesini hep birlikte önlemiş oluruz.

Not: Sayın amigolar ve taraftarlar, lütfen yöneticeleri telefonla arayıp da, ölümle filan tehdit etmeyin. Hooop size söylüyorum, etmeyin işte!..

Futbol Eleştinaryusu Hulusi Dokuzonbeş

Bush ile Telefon Röportajı Arşivleri ( 2 )

- Hello Mister Bush, gene ben arıyorum...
- Sen de kimsin ulan terörist sesli adam?
- Unuttunuz mu sayın Başkan, hani röportaj yapıyorduk.. Sonra yüzüme kapamıştınız.
- Ha, sen şu gıcık soruyu soran adamsın. Tamam şimdi cevap veriyorum. Bi kerem ben Haçlı Seferi demedim. Hac lı Seferi dedim. Peki niye dedim? Çünkü, bizim orduda müslüman asker çok var. Hazır Afganistana gitmişken Hacı da olsunlar diyerekten: Bu bir haclı seferidir, demiş idim...
- Yalancının anasını Hannibal yesin mi?
- Yesin the ulan!
- Pekiiiii, bizden niye asker istediniz sayın Başkan? Koskoca Amerikan ordusu yetmedi mi?
- Onu da açık seçik söyleyeyim. Ben Arkansas'da Papaz Hatip okulunda okurken, tarih dersinde şöyle bir cümle okumuştum: Bir Türk dünyaya bedeldir!.. Nasılsa aklımda kalmış. Bir sürü Amerikan askerini oraya yığacağıma, birkaç tane Türk askeri gönderirsem rahat rahat Taliban'ı haklarım, diye düşündüm. Kitapta yazılan doğruysa, arkasından Irak, Çin, Hindistan, Pakistan hepsine birer bölük Türk askeri göndermek istiyorum...
- Yemedim ama hadi neyse... Diyorlar ki, siz kemale ermiş derviş bir yetkilimize şöyle demişsiniz: Asker göndermezseniz, size para filan yok!..
- Öyle mi demişim... Hiç hatırlamıyorum...
- Nasıl hatırlamazsınız, bütün gazetelerde yazdı.
- The hah hah.. Ülen gazetelerde yazanlara inanırsan, iki ayda ekonomizin düzelebileceğini de yazıyorlar. Sen basına inanma, basından da geri kalma!
- Gelelim attığınız bombalarda ölen sivillere....
- Yahu hakkaten bildiğiniz gibi değil... Biz şimdi bütün akıllı silahlara Usandım Ulan Ladin'in koordinatlarını veriyoruz ve bombaları yolluyoruz... Sonra bu bizim nankör evladımız, kafasını kenara çekiyor, haydiiii bomba bu sefer doğruca okula, hastaneye... Bu tamamen Ladin denen adamın reflekslerinin güçlü olmasından kaynaklanıyor...
- Ya tabi tabi... Peki, Fırat kenarında bir keçi kaybolmuş diyorlar?
- Hah, kesin gene bu adam yapmıştır...
- Çüş ulan. Ben seni denemek için Hz. Ömer'in bir lafını söyledim. Keçi filan kaybolduğu yok. Adamın günahına girme...
- Girecez anasını satayım, o adamın günahına da gireceğiz, inine de...
- Yaw sayın başkan Fırat kenarını bilmem ama, siz şahsınıza ait birkaç keçiyi kaybetmek üzeresiniz galiba?
- Ha, ne?
- Zırt Kabil... Çaaaaaat... (Bu sefer de ben kapadım yüzüne oh canıma değsin)!...

A. Şimşek 14.10.2015 / İstanbul

Bush ile Telefon Röportajı Arşivleri (1)

- Hello Mister Bush, nasılsınız?
- Allah'a şükür... ay pardon Tanrı'ya şükür çok iyiyim.
- Röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler.
- Asıl ben bombalarım ay gene dilim sürçtü, asıl ben teşekkür ederim.
 - Abicim noluyor, saldırının neredeyse seneyi devriyesi doldu hala sizde tık yok?
 - Ne yani ben korkuyor muyum, onu mu demek istiyorsunuz?..
 - Yok abicim estağfurullah.. Haddime mi düşmüş. Bu arada saldırıdan sonra 24 saat ortalıkta görünmemeniz biraz şüphe uyandırmadı değil hani...
 - Haa onu mu diyorsunuz. O şey içindi canım şey içindi.
 - Ne içindi?
- Öhöm... Teröristlerin son uçağı Beyaz Saray'a düşüreceği haberini aldık ve ben Beyaz Saray'ı Arkansas'ta sandığım için, gideyim de göğsümü bombalara siper edeyim diyerekten Arkansas'a gittim.
 - Haa şimdi oldu. - Saldırıyı Ladin'in düzenlediğinden emin misiniz?
- Elbette eminim..
 - Kanıtınız var mı?
- Olmaz mı hiç, teröristlerin uçak kaçırmada kullandığı bıçakların saplarının hepsi ladin ağacından yapılmıştı, demek ki onun parmağı var...
- Hadi lan yeme bizi...
 - Allah, pardon Tanrı canımı alsın ki doğru söylüyorum...
- O halde Afganistan'ı bombalayacaksınız?
 - Elbette, bir tek ladin ağacı bırakmayacağız orada...
 - Laf aramızda siz de pek masum sayılmazsınız yani, burnunuzu sokmadığınız, sorti yapmadığınız ülke kaldı mı lan?
 - Ama biz oralara hep barış götürdük..
- Yalanın da bu kadarı, nasıl barışmış len bu?
- Oralara gönderdiğimiz tüm bombaların üzerine peace, yani barış yazmıştık...
- Maşallah kösele gibi suratınız var sayın Bush...
 - What dedin?.. - Neyse... Türkiye'den yardım isteyecek misiniz?
- Yok yok, Tanrı yazdıysa bozsun, iki gıdım yardım isteseniz, iki gün sonra 10 milyar dolar kredi verin diye kapımıza dayanırsınız. Valla sizin heyetlerden korktuğumuz kadar Ladin'den korkmuyoruz yahu!..
 - Bu bir haçlı seferidir demişsiniz...
- Demedim..
 - Dedin lan, herkes duydu...
 - Demediiiiim...
- Dediiiiin...
 - Demediiiiim...
- Deyip de demedim diyen böyle olsun mu?
 - Alo Türkiye, sesin gelmiyor alooo, tüh galiba hat kesildi... ÇAAAT...

A. Şimşek 14.10.2015 / İstanbul

9 Ekim 2015 Cuma

Kopamayan Erkeğin Mesajları

Sevgili Amanda,
Bu sana yazdığım son mektup. İlişkimiz hakkında doğru kararı verdiğimizi düşünüyorum. Birlikte olağanüstü bir beş ay geçirdik. Herşey için teşekkürler. Bilmeni isterim ki, birlikte geçirdiğimiz zamanların, kalbimde hep özel bir yeri olacak. Ama bundan sonra görüşmememiz (hatta telefonlaşmamız) ikimiz için de en doğrusu. Sevgiler, Joey.

Sevgili Amanda,
Dün gece seni aramamın sebebi, o hep görmek istediğin film vardı ya, işte televizyonda o gösteriliyordu. Neyse, sana haber vermek için telefon açtım. Ve n'oldu? Alışkanlık işte, telesekreter kodunu girdim ve yanlışlıkla mesajlarını dinledim. Yapmamam gerekirdi, ne de olsa ayrıldık biz. Özür dilerim. Bu arada Francisco kim? Sadece meraktan soruyorum. Joey.

Sevgili Amanda,
Birdenbire ne fark ettim biliyor musun , altı çift saki kadehin bende kalmış! Hani sana ben hediye etmiştim. Japon yemeğini cok sevdiğini bilirim, ihtiyacın olur diye düşündüm. Bir şekilde onları sana ulaştırmak istiyorum. Ne zaman uygun olur? Beni bir arasana. Herzamanki numaradan. Ama işten de arayabilirsin, 19:00'a kadar işteyim. 19:45'de evde oluyorum. Ama yok o arada arayacaksan, lütfen araba numaramı dene. Eminim saki kadehlerini sen de özlemişsindir. Bu sana yazdığım son mektup. Joey.

Sevgili Amanda,
Ne büyük tesadüf değil mi, kedim patisiyle telefonun hafıza düğmesine basıyor ve küt diye sen karşıma çıkıyorsun! İyi oldu aslında uzun zamandır konuşmuyorduk. Gerçi 'Bitti artık Joey. Bunu kafana sok!' derken, neyi kasdettiğini tam anlayabilmiş değilim. Bu arada, o telefon konuşmasından sonra kendimi senin sokağında buluverdim. Dalgınlık işte. Gecenin bir yarısında evinin önünde sarı bir Mustang gördüm, şaşırdım, tanıdık birininin mi? Yoksa esrarengiz Francisco'ya mı ait, hani o hakkında pek iyi konuşulmayan adam! Neyse önemli değil. Saki kadehlerini sokak kapısının önüne bıraktım. Neyse. O içeriden gelen müzik neydi? Sesini fazla açmışsın, neden? Sevgiler, Joey.

Sevgili Amanda,
Bu sana yazdığım son mektup. Seni incitmek inan bana, isteyeceğim en son şey, ama bilmen gerekir diye düşündüm: Yeni bir sevgilim var! Tanışsan çok seversin. Adı Marisa. Çok saçma değil mi, ikinizin de isminde aynı harf var! Tesadüf işte! Bu arada, Francisco'nun vergi borçları olduğunu öğrendim. Üzüldüm tabii. Yardımcı olmamı ister misin? Biliyorsun ilişkiniz beni artık yaralamıyor, elimden ne gelirse yaparım. Yine de seni Latin erkekleri konusunda uyarayım dedim! Biliyorsun onlara bir kadın asla yetmez. Joey.
Not: Kırmızı keçeli kalemin var mı? Gerçekten ihtiyacım var. Kitapçılarda bulamadım. Varsa beni haberdar et, çağrıma mesaj yolla.

Sevgili Amanda,
Bu sana yazdığım son mektup. Telefon numaranı değiştirmiş olduğunu öğreniyorum. Bana haber bile verme ihtiyacı hissetmeden! Gerçekten incindim. Ya acil bir durum olursa ve sana ulaşmam gerekirse, hiç düşünmüyorsun değil mi? Bir de sana ait bir dolu şey var hala bu evde. Geçen gün Marisa bu konuyu açtı ve biraz tartıştık. Lütfen gel al onları, çünkü bu durum Marisa'yla ilişkimizi ciddi bir şekilde zedeliyor. En iyi zaman Çarşamba'ları. 17:00 ila 19:00 saatleri arası. Cuma'ları öğle saati hariç ne zaman istersen. Bir de tabii Salı'ları olabilir. Bu arada, internette Francisco adında bir herif var, resmen kızlara asılıyor. Yani öylesine söyledim işte. Joey.

Sevgili Amanda,
Yarın Sevgililer Günü. Bu mektubu posta yerine bir taşa bağlayarak pencerenden attığım için kızmazsın sanırım. Postayla zamanında eline geçmeyebilirdi. Taşı farkettin mi? Birlikte tatile çöle gitmiştik ya, biliyordum hatırlayacağını. Bugün birlikte öğle yemeği yeriz diye düşündüm. İstersen Francisco'yu da getirebilirsin. Ona sıkıştığı ödemeler konusunda yardımcı olabilirim. Bir de ne diyeceğim biliyor musun, sana yazdığım mektupları senden geri almam gerekiyor. Bu son yazdığımı da getirir misin? Ben de sana ait olan şeyleri yanıma alırım. Ama çıplakken paraşütle atladığım o fotoğraf var ya, o sende kalsın! Bana haber verir misin? Aslında ben aşağıdayım. Bu sana yazdığım son mektup.
Hep seviyorum, Joey.

  
( Steve Martin'in "Pure Drivel" isimli kitabından )

Seri İlanlar

Acil - Kangal cinsi köpeğimin buldog cinsi yavrularına ingilizce havlama dersi verecek, ofis programlarına hakim eleman aranıyor.
Müracaat: havhav@zortmail.net

Çok acele - Yakın zaman içinde hortumlayarak içini boşaltacağımız bankamızda görevlendirmek üzere yüz kızartıcı suçlardan en az 2 yıl sabıkalı, müfettiş incelemelerinde açık vermeyecek derecede muhasebe bilgisine sahip, hakim ve savcı tanıdığı olan bay ve bayan elemanlar....
Müracaat: acinturkiyeninorasiniburasini@mahoo.com

Alelacele - Et ve kebap lokantımızın, çiğ köfte yoğurma departmanında çalışacak, PHP ve cgi bilgisine sahip, ispanyolca bilen çiğ köfte yoğurucu prezantabl bayan eleman. Müracaat: aneyaney@lokantalarzinciri.org.tr

Acil - yürümekte olan davalarımızın olumlu şekilde sonuçlandırılmasına katkıda bulunacak, Kadıköy, Üsküdar ve Ümraniye civarında çalışan bay ve bayan hakimler, savcılar, zabıt katipleri, mübaşirler... Başvurular gizli tutulacaktır.
Müracaat: nester_operasyonu_savcisi@superonline.com

A. Şimşek / 9.10.2015 / İstanbul

Yağma Yağmur Yağma Var !

Sevgili okuyucularım, son günlerin en önemli hadisesi, Arjantin'de meydana gelen yağma olayları gibi görünüyor. IMF ile duygu yüklü anlar yaşayan bir memleket olarak, bizde de benzer hadiselerin yaşanması ihtimali çok yüksek olduğundan; gerek yetkilileri ve gerekse halkımı bu konuda uyarmak isterim. Ben, karınca kararınca iki liste hazırlayarak, katkımı kamuya arzediyorum.  

1) Hiçbir şekilde yağmalanması mümkün olmayan yerler

- Tiyatro gişeleri 
 -Müze gişeleri
 - Kitapçılar ve kütüphaneler
 - Askerlik şubeleri 
 - Resim ve heykel galerileri 
 - Cem Özer'in esprileri 
 - Özgün baskı sergileri 
- Çocuk Esirgeme Kurumu 
 - Darülaceze - Milli Eğitim ve Adalet Bakanlığı bütçeleri
 - Meclis Kütüphanesi.

2) Yağmalanması pek muhtemel yerler:

- Bakkallar 
- Tekel bayileri 
 - Tüp geçit ihalesi 
- Diyanet İşleri Bütçesi 
- Süpermarketler 
 - Futbol maçı bilet gişeleri 
- Meclis lokantası 
- Meclis hastanesi 
 - Meclis lojmanları
 - İcra müdürlükleri vezneleri 
- Akbil gişeleri 
- Fırınlar 
 - Mahmutpaşa esnafı
 - Televole ve telemagazin mankenleri 
 - Porno CD' ler 
 - Deniz Akkaya ve Gülben Ergen
 - Pastaneler, lokantalar 
 - Manavlar - Kasaplar 
- Yaşar Nuri Öztürk ve söz arkadaşları 
- Spor ve üfürükçü haberleri 
 - Travesti evleri - Genelevler 
 - Toto, loto ve ganyan bayileri 
 - Kokoreççiler ve dönerciler 
 - İGDAŞ, TELEKOM, AKTAŞ, İSKİ vezneleri 
 - Bankamatikler 
- Yüzüklerin Efendisi filminin bilet satış gişeleri 
 - Mezar yerleri 
 - Döviz büroları 
- Kuvvet macunu ve viagra bayileri 
 - Boğaz Köprüsü gişeleri 
 - Pokemon ve Action Man bayileri 
- Cine 5, Teleon ve Digitürk bayileri 
 - Korsan kitap ve CD tezgahları 
- Başkanlık sarayı

Her iki listenin de uzatılması mümkün, ancak konunun aciliyeti bakımından bir çırpıda aklıma gelenleri yazdım ve derhal ilgili yerlere mailledim.

A.Şimşek / 9.10.2015 /İstanbul

30 Eylül 2015 Çarşamba

Yöresel Vatandaşlık



Türkiye vatandaşlığı, türk vatandaşlığı, anayasal vatandaşlık derken, işler iyice karıştı. Büyüklerimize kolaylık olsun diye, bunu da ben icat ettim.
Bir anayasa taslağı da hazırlamış bulundum; copy right bakımından az bir kısmını arz ediyorum:

1- Devletin şekli
       madde 1
Malatya yöresi bir cumhuriyettir.

2- Cumhuriyetin nitelikleri
       madde 2
Malatya yöresi cumhuriyeti, yöre insanının huzuru, kayısı ve dut pekmezinin geliştirilmesi anlayışı içinde, meyve sebzeye saygılı, yöresine bağlı, hiç şüphesiz demokratik, yöre insanına layık ve tarhana çorbasına şefkatle yaklaşan bir yöre devletidir.

3-  Yörenin bütünlüğü, resmi şivesi, bayrağı, milli türküsü ve baş kazası
      madde 3
Malatya yöresi, kayısısı, dutu, pekmezi ve bulguruyla bölünmez bir bütündür. dili türkçedir, ama şive serbesttir.bayrağı, şekli kanununda belirtilen, içli köfte ve ayranlı bayraktır.
Yöresel türküsü, "bir ay doğar ilk akşamdan", türküsüdür. baş kazası, Arguvan'dır.

4- Değiştirilemeyecek hükümler
    madde 4
Anayasanın 1, 2 ve 3. maddeleri değiştirilebilir, değiştirilmesi teklif edilebilir, kafası gözü yarılabilir.
bu maddeleri değiştiren muhteremler, kendi anayasalarını yapmakla mükelleftir.

5- İdari yapılanma
madde 5
Yöremiz cumhuriyetinde; teokratik kanton, demokratik özerk, kültürel eyalet türünden teşkilatlanmalar yasaklanmıştır, Ankara yöresiyle papaz olmanın manası yok. Malatya yöresi cumhuriyeti, kaza, köy, mezra, mahalle, belde gibi yapılanmalardan oluşur. Kaymakamlık, muhtarlık gibi ünvanlar başımızın tacıdır.

A. Şimşek  / 30.9.2015/ İstanbul