M.
Night Shyamalan ustanın 2016 vizyon tarihli Split filmine dair
birkaç kelam edelim.
Filmle
ilgili olarak, olumlu ya da olumsuz yeteri kadar eleştiri
yapılmıştır sanırım. Ben de film üzerine yazacağım, ancak
eleştiri mahiyetinde değil mizahsal mahiyette olacak. Başlamadan
önce, yukarıda zikrettiğim kelam, mahiyet, zikr gibi sözcükler
için özür diliyorum. Lakin, önümüz Osmanlı Cumhuriyeti ve yeni
rejimde fazla sıkıntı yaşamamak ve gelecek nesillerin daha kolay
anlayabilmesi için zaman zaman böyle sözcükler kullanmakta beis
görmüyorum.
Filmin başrolünde Kevin isimli kötü kahramanımız var. Buna karşın, ismi Abdullah / Dennis / Patricia / Cin Ali / Hedwig / The Beast / Recep / Barry / Orwell / Jade de olabilir. Çünkü, Kevin isimli kötücül kahramanımızın çoklu kişilik bozukluğu hastalığı var. Öyle böyle değil, tek bünyede 23 kişilik barındırıyor. Her birinin fiziksel ve ruhsal özellikleri dahi farklı. Örneğin, Recep kişiliği başkanlık sisteminden yanayken, Abdullah kişiliği buna şiddetle karşıdır. Patricia kadın haklarından yana bir tutum alırken, Dennis daha ziyade kadınların çıplak görünmesiyle ilgilidir.
Bünyesindeki
23 kişiliği yönetmek hayli zor olduğundan, yaşlıca bir hanım
doktor tarafından tedavisi sürdürülen Kevin kardeşimiz, gündüz
gözüyle 3 genç kızı kaçırır ve çalıştığı yerin bodrum
katındaki odalara hapseder.
Kızların
hapislik hayatı devam ederken, Kevin, terapilere gitmekten de geri
kalmamaktadır.
Tabip
Hanım, Kevin’in tutarsız davranışları nedeniyle hafiften
kıllanmaya başlar. Çünkü, yaptıkları anlaşmaya göre 23
kişilik üzerinden tedavi vermektedir, ancak vaziyet, 24’üncü
bir kişiliğin varlığını işaret etmektedir. Amerikan Tabipler
Odası’nın Asgari Ücret Tarifesi’ne göre, 23 kişiliğe kadar
saati 100 dolar olan tedavi ücreti, 24’ten itibaren saati 250
dolara yükselmektedir. Tabip Hanım, SGK’nin GSS borçlularını
sıkı takibe alması gibi, Kevin’i yakın takibe almıştır.
Kızlar
hapislikten kurtulabilmek için çırpına dursun, Kevin ve saz
heyeti 24’üncü kişiliğin oluşumu noktasında sancı
çekmektedir. 24’üncü kişilik acaba önceki 23 kişiliğin
demokratik varlıklarına son mu verecektir, yoksa hepsini tek bünye
/ tek kişilik olarak toparlayabilecek midir? Bir olasılık da
federasyon sistemine geçip, her bir kişiliğe makul ölçüde
serbestlik tanınması olabilir miydi?
24’üncü
kişiliğin beklenmeyen bir zamanda gayet kaslı bir şekilde ortaya
çıkması, diğer 23 kişiliği yeterli miktarda korkutsa da,
sonradan anlaşılacaktır ki 24’üncü ulu kişilik, kainatın
bütün olumlu niteliklerini bünyesinde toplamış ve nefretini de
sadece ‘hayatında acı çekmemiş’ insanlara yöneltmiştir.
Acıyla yoğrulmuş küçük Emrah tadındaki 23 kişiliğin korkması
için bir sebep kalmamıştır. Yalnızca bu ulu ve kaslı kişiliğin
izin verdiği zamanlarda ortaya çıkabilmeleri dışında çekinecek
bir husus kalmamıştır. Varsındı demokratik bir bünye olmasındı,
yaşayacaklardı ya!..
Her
ne kadar filmi irdelemeye devam etmek istesem de, müstakbel sinema
seyircisinin filmin sonunu öğrenme riskine karşı, burada noktayı
koyuyorum. İzleyin bakalım, tek bünye / tek kişilik mi kazanacak,
yoksa hiç ummadığınız başka vakalarla mı karşılaşacaksınız?
A.Şimşek /15.4.2017 / İstanbul