...

...
Alptekin Şimşek

20 Haziran 2016 Pazartesi

Ulusa Sesleniş !

Faiz lobileri, paralelci yapı, cehape zihniyeti ve dahi bilumum şer cepheleri, Taksim’e Topçu Kışlası tarihi eserini inşa etmek istememizi, art niyetli bir çaba olarak göstermeye çalışmaktadırlar. Twitter’dan olsun, Facebook’tan olsun, İnstagram’dan olsun, gmail’den olsun, ben bunları takip ettim. Hepsinin ana fikri şu; güya biz 31 Mart Ayaklanması’nın bastırılmasının rövanşını almaya çalışıyormuşuz.
Aziz Milletim, asıl bunlar art niyetlidir. Bunlaaaar, ihanet şebekesi ve gaflet trafosudur. Bu çirkin iftiralar, kafanızı karıştırmasın ve mübarek orucunuzu bozdurmasın, diyerek; olayın gerçek yüzünü açıklıyorum.
Birkaç gün önce İspanya milli futbol takımından 3 gol yemiş bulunduk. Zinhar, başarısız olduk demiyorum, esasen bu turnuvaya katılmak da başarıdır. Fakat, bu skor, hak ettiğimiz bir sonuç değildi. Yasama, yürütme ve yargı arkadaşlarımla bir toplantı yapmak suretiyle, bahsi geçen müsabakayı yeniden izledik ve şu tespitlerde bulunduk: Paralel yapı ve Diyarbakır küçeleri yapısıyla alakası olduğunu tespit ettiğimiz bir futbolcumuz, maçın ortasında saçını tarıyor idi. İnsaf ve edep yahu, maçın ortasında saçını tarayan futbolcuya Fatih hocamız ne yapsın? İşte o zaman anladık ki, bazı futbolcularımızda bir disiplin olsun, bir Müslümanlık olsun, eksiklik var.
Bu tespiti yaptığımızda, aklımıza parlak bir fikir de gelmiş oldu, benim aziz ve muhterem milletim. Madem bazı topçularımızda disiplin eksikliği var, bu yönden ilerlememiz icap eder. O vakit, yapalım Taksim’e bir Topçu Kışlası ve askeri bir disiplin içerisinde futbolcularımız eğitilsin, yetiştirilsin!.. Kışlanın yanına bir de cami tesis edelim ki, disiplinleri, imanla inançla perçinlenmiş olsun. Sanılmasın ki Fatih hocamızdan vazgeçiyoruz, asla böyle bir durum söz konusu olamaz. Paralel yapıların ekmeğine tereyağı sürmeyiz. Aksine, hocamızı general rütbesiyle, kışlamızın başına getireceğiz. Aziz Milletim! Tam bu sorunu çözmüş olmanın haklı gururunu yaşarken, kendilerine iftar vermekle iftihar ettiğim güzide sanatçılarımıza bir saldırı başlamasın mı!.. Milli şairimiz, Necip Fazıl’ın da buyurduğu gibi:
Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim, akar suyun meyve çağında ağacın, serip gelişen hayatın düşmanı
İftar yemeğine bile saldırıyor bu cehape zihniyetliler, muhterem halkım, aziz milletim.
Şimdi size bunu da açıklayayım: Mesela, Bülent Ersoy hanımefendiyi ele alalım. Neymiş, kendi hemcinsleri dayak yerken, iftara gelmişmiş. Hanımefendinin hiçbir günahı yok, biz düşündük ki, dayaktan bir kişiyi bile kurtarsak, sevabımız büyük yazılır. Nitekim, Lgbt’li yurttaşlarımızı dövenler de paralel yapının güvenlik güçleridir. Bu yoldan çıkmış güvenlik güçlerimizi de, vereceğimiz bir iftarla Hak yoluna kazandıracağız inşallah aziz milletim. Allah yardımcımız olsun.
Gelelim Burcu Esmersoy’a… Biz Burcu hanımı iftara davet etmekle, şöyle bir amaç güttük: Esmer soylu bir vatandaşımızı iftara çağırırsak, Roman ve Kürt vatandaşlarımızı dışlamadığımız imajını vermiş oluruz. Tüm Esmer vatandaşlarımızı temsilen Burcu hanımı çağırmak suretiyle ne yapmış olduk. Tüm esmer vatandaşlarımızın şeker ve güllaç da yiyebilmeleri yolunda önemli bir adım atmış olduk. Burcu hanım da, yaptığımız izahattan memnun kaldı ve davetimize icap etti, kendisine müteşekkiriz.
Bir diğer kişi de Orhan Baba’dır saygıdeğer vatandaşlarım. Şimdi bu adam ne demiş zamanında, hor görme garibi demiş. Ahan da budur işte! Garipleri hor görmeyen bir sanatçımızı ağırlamak suretiyle, gariplerimize de bir mesaj vermiş olduk. Yani, biz kimseyi dışlamıyoruz, her kesimi kucaklıyoruz. Peki, Yavuz Bingöl’ü niye çağırıp duruyoruz sosyal aktivitelerime, onu da izah edeyim. Bu sanatçımızın şöyle bir türküsü vardır:
Bekle Kar Altında Kalan Buğday Tanesi
Yine Onun Sularıyla Yeşereceksin
Göz Yaşların Çare Değil Ağlama Büyü
Başını Dik Tutabilirsen Boy Vereceksin
Ne kadar anlamlı bir türkü Allah’ım.
Bizim 72 tv kanalı 27 gazetemizle söyleyemediğimiz gerçekleri bir türküde özetleyivermiş. Ne deniyor peki bu türküde?.. Önceliklen, ziraat mevzusunda çok mühim bir bilgi veriyor. Deniliyor ki, bekle buğday tanesi deniliyor. İşte bu, anasını da alıp gitmesi gerekmeyen çiftçilerimiz için fevkalede önemli, zirai bir bilgidir. Demek ki, biz, çiftçilerimizi de kucaklıyor, onların kadrini kıymetini biliyoruz aziz milletim. Peki sonra ne diyor bu türkü? Açık açık yazmış yazan: Dik dur eğilme, bu millet seninle diyor. Hülasa, felaket senaryosu trafolarının bu iftiraları da boşa çıkartılmış olmaktadır. Uzun uzun tüm sanatçılarımızın durumunu izah etmeye gerek yok muhterem milletim. Mantığı zaten kavramışsınızdır.
Aziz ve muhterem milletim, bir hususa daha açıklık getirmek boynumuzun borcudur. Faiz lobicilerinin uydurmasına göre, bir grup mümin ve Müslüman, bir plakçıya girip ‘sizi içeride yakarız’ diyesilermiş. Bu da başka bir iftira!.. Şimdi bu dükkan plakçı dükkanı. Mümin kardeşlerimiz oradan geçer iken, plakçı dükkanından şöyle bir ses geldiğini duymuşlar: Beni yak kendini yak, her şeyi yak!.. Hangi Müslüman evladı olsa, bu çağrıya kulak verirdi aziz halkım. Mümin kardeşlerimizin yaptığı şey, bir 911 aramasına cevap vermekten ibarettir. Bu iftirayı da yanlarına bırakmayacağım ey mümin ve Müslüman kardeşlerim. Avukatlarıma talimat verdim, dükkandaki tüm plaklara, cumhurbaşkanına hakaretten dava açtıracağım.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Dik dur eğilme, bu CB seninle.

A. Şimşek / 20.6.2016 / İstanbul