Bir memleket düşünün; senede 1 gece, cinayet dahil, her türlü suçu işlemek serbest bırakılıyor!.. Bu gecenin adı "Arınma Gecesi" dir ve nihayetinde “ölen ölür, kalan sağlar onlarındır” şeklinde mantıklı bir bakış açısı vardır. Ayrıca, bu geceye katılmak istemeyenlerin, evlerinde oturma hakları olduğu gibi, ille de arınmak isteyenlerin de, evlerinde oturanları avlama hakkı vardır. Görüldüğü gibi; nereden baksan tutarlılık, nereden baksan hayran olunasılık var.
"The Purge: Anarchy” filminden bahsetmekteyim. En medeni ülkemiz olan ABD, fazla nüfusu biraz olsun dengelemek için, böyle bir “hak” icat ediyor ve özgürlüklerin lafta bırakılamayacağına ilişkin harikulade bir örnek sunuyor.
Filmde dikkat çeken iki husustan ilki, bu ihtiraslı gecenin ekonomiye tek katkısının fazla nüfusu azaltmak olmamasıdır. Arınma Gecesi’nde başkası için de avlanabilir ve 100 bin dolarlarla ifade edilebilecek paralar kazanabilirsiniz.
İkinci husus ise, her ciddi devlet gibi, Amerika’nın da vatandaşlarına gereğinden bir gıdım fazla güvenmemesi ve vatandaşlarının yeter sayıda cinayet işleyememe ihtimaline binaen, ordunun da sokaklara salınmasıdır. Askerler, başka ülkelerde de zaman zaman sokaklara salınmaktaysa da, Arınma Gecesi kopseptine uygun olmadığı için, burada ele almıyoruz.
Filmle ilgili ilk izlenimlerim çok olumsuzdu, ‘böyleşey mi olur, anasını satayım’dı; ‘böyle medeniyet mi olur lan’dı. Film bittiğinde ise, fikrim değişmişti. Senenin 365 günü insan öldürülen bir ülke vatandaşının, Amerikan medeniyetine laf söylemeye hakkı olamazdı.Madenlerde,tersanelerde, inşaatlarda, trafik kazalarında katledilenlerle ilgili ceza almış bir tek Allah’ın kulu olmadığına göre, 365 günüm de yandı ha yandı, durumu söz konusuydu.
Amerika’nın zengini, öldüreceği adam için binlerce dolar nakit para ödüyordu; bizde ise bedavadan daha ucuzdu.
Cinayet aletleri açısından baktığımızda da, Amerika bizden açık ara öndeydi, ArınmaGecesi’nde tüfek, tabanca, bomba her türlü silah kullanılırken; bizdeki ArınmaYılı’nda tek cinayet aleti FITRAT’dı.
Sabah 7 deyince Amerika’da sirenler ötüyor ve katliam bitiyordu, bizde ise davul-zurna çalsan kimsenin umurunda değildi.
Gönül isterdi ki, medeni bir ülkede yaşıyor olalım, ve senede bir gün, insanlar ne yapacaksa yapsın; ayakkabı kutusu istifleyen istiflesin, biber gazı sıkmak isteyen sıksın, ağaç kesmek isteyen kessin, avm yapacak olan yapsın. Ama n’olur kalan 364 gün rahat dursunlar, herkes işine gücüne baksın...
Yeter lan, ayağımızda 10 TL’lik naylon ayakkabıyla, her gün öldürmeyin bizi!..
21/11/2014 Alptekin Şimşek
--------
Not:Bu bir film eleştirisidir, gerçek olay ve kişilerle ilgi ve ilişkisi varsa, sinemaya gitmek nasip olmasın!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder